Bölüm 12

156 11 0
                                    




Yetim Kız


İncecik elma fidanımızın

Na yaprağı var, ne fışkını

Şu gencecik gelinin de

Ne anası var, ne babası

Ne elinden tutanı var

Ne hayır dua edeni

Bir düğün türküsü

Yaylı, komutan evinin basamaklarına yanaştı. Ahali, Pugaçev'i çıngırağından tanımış, ardımız sıra koşuyordu. Şvabrin basamaklarda karşıladı düzmeceyi. Kazaklar gibi giyinmiş, sakal koyvermişti. Hain, yaltaklanmak için birkaç söz söyleyerek Pugaçev'in yaylıdan inmesine yardım etti. Beni görünce şaşaladı, fakat çabuk toparladı kendini. Elini uzatarak:

- Demek sen de katıldın bize? dedi. Geç bile kaldın!

Hiçbir şey söylemeden yüzümü öte yana çevirdim.

Benim için öylesine sıcak anılar taşıyan odaya girdiğimizde, yüreğim burkuldu. Merhum komutanın diploması, geçmiş günlerin bir mezar yazıtı gibi hâlâ duvarda asılıydı. Pugaçev, bir zamanlar karısının dırdırıyla serseme dönen zavallı İvanKuzmiç'in uyukladığı divana oturdu. Şvabrin kendi eliyle votka getirdi ona. Pugaçev kadehini yuvarladı, beni göstererek:

- Efendimizi de ağırla, dedi.

Şvabrin elindeki tepsiyle bana da yaklaştı. Fakat bir kez daha yüzümü öte yana çevirdim. Büyük bir tedirginlik içinde olduğu belliydi. Her zamanki uyanıklığıyla, Pugaçev'in kendisinden hoşnut olmadığını kestirmişti hiç kuşkusuz. Onun bakışları altında kaçacak delik arıyor, fakat bana güvensiz bakışlar fırlatıyordu arada bir. Pugaçev, kalenin durumu, düşman ordusuna ilişkin söylentiler ve buna benzer şeyler üzerine bir süre bilgi aldıktan sonra, hiç beklenmedik bir anda:

- Kardeş, dedi, söyle bakalım, kimdir şu tutukladığın kız? Onu bana göstersene.

Şvabrin'in beti benzi kül gibi oldu. Titreyen bir sesle: - Hükümdarım dedi; hükümdarım, tutuklu değil o... hastadır... odasında

yatıyor.

Düzmece yerinden kalkarak:

- Beni ona götür, dedi.

Bir kaçamak bulup işin içinden sıyrılmak olanağı yoktu. Şvabrin, Pugaçev'i Marya İvanovna'nın odasına götürdü. Ben de arkalarından gidiyordum.

Hain, merdivenlerde durarak:

- Hükümdarım, dedi; benden her şey istemek hakkına sahipsiniz. Fakat bir yabancıyı karımın yatak odasına sokmamı emretmeyin.

Titredim. Şvabrin'i paralamaya hazırlanarak:

- Evlendin ha! dedim.

Pugaçev:

- Ağır ol! diye durdurdu beni. Bu, benim işim. Şvabrin'e dönerek sürdürdü sözlerini: Sen de ukalalık etme; nazlanmayı da bırak. Karınmış, değilmiş, vız gelir bana. Kimi istersem sokarım yanına. Efendimiz, ardım sıra gel...

Şvabrin, odanın kapısında yeniden durdu, kesik kesik: - Hükümdarım, dedi; önceden haber vereyim ki, kendisi beyin hummasından yatıyor; üç gündür, ne dediğini bilmeden sayıklıyor. Pugaçev:

- Aç şu kapıyı! dedi.

Ceplerini karıştırmaya başlayan Şvabrin, anahtarı yanına almadığını söyledi. Pugaçev, bir tekme salladı kapıya; kilit söküldü, odaya girdik.

Yüzbaşının KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin