Ölümsüzler

15 3 0
                                    

Kalın bulutlardan camda kalan kül ve buzdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kalın bulutlardan camda kalan kül ve buzdu. Camdan buz ve kar parçaları derin gri izler bırakarak kayarken C130 yeniden bulutların altına indi. Calcifer uçağın ufkunda Cezayir'in kuzey kıyılarını görmeye başladı. Uçak kararsız havanın girdapları arasında sarsıp duruyordu. Calcifer yorgunlukla başını sağa sola yatırıp omuzlarını hareketlendirdi. Sağ tarafında kalan bir dizi düğmenin kapakçıklarını kaldırdı ve düğmelere hızlıca basabilmek içine birkaç deneme yaptı. Mors merakla ona bakıp, "Şimdi ne halt ediyorsun?" diye sordu. Calcifer dudaklarını yalayıp, "Şuradaki kırmızı ışık var ya; sönük olan..."

"Evet?"

"O yanıp, cızırtılı bir şekilde öttüğünde biri bize güdümlü roket atmış olacak. Onlardan kurtulmanın tek yolu bu düğmeleri kaldırmak. O zaman meşaleleri atmış olacağız."

Mors gözlerini kısıp koltukta dik bir şekilde oturmaya başlarken, "Beni hep huzursuz etmenin bir yolunu buluyorsun kahrolası orospu çocuğu..." dedi.

Calcifer göz ucuyla arkadaşına bakıp hastalıklı ama aynı zamanda keyifli bir şekilde güldü. Bu sırada Michael uzanıp, "Calcifer, İngilizleri ve ailelerini Legata'ya indireceğiz," dedi.

Calcifer kaşlarını kaldırıp Michael'a soru dolu bir şekilde bakınca Michael eliyle pilotun sol tarafını gösterip, Doğuya doğru uç," dedi sadece. Genç adam başını iki yana sallayarak uçağı yavaşça sola doğru yatırdı.

Uçak sola doğru yatarken John Harper elindeki uydu telefonuyla konuşuyordu. Fransızca konuşan genç adam, "Orası kimin kontrolünde?" diye sordu. Karşısındaki ses, "İSİS, El Kaide, Müslüman Kardeşler... Burada ne ararsan var," dedi.

"Peki bana iki kamyon bulabilecek misin?"

"Tabi bulurum kardeşim," dedi ses Akdeniz'e, özellikle kuzey Afrika'ya özgü bir gevşeklikle gülerek, "Ama bu işler pahalı oldu, hem de çok. Ben istemem ama kamyon sahipleri çok para ister. Burada geçecek türden para."

John karşısında oturan Otto'ya bakarak, "O konuda sıkıntın olmasın kardeşim. Çalışan, deposu dolu ve altı yüksek iki kamyon bul. Ödemesi hazır."

"Söylediğin yere getireceğim kardeşim."

Otto sakin bir tavırla, "Ona güvenebilir miyiz?" diye sordu. John başını iki yana sallayarak, "Ahmad Ebu Sanrak'a mı? Ölüsüne bile güvenmem. Ama gerçekçidir. Ağır silahlı olduğumuzu görünce gereksiz hayaller peşinde koşmayacaktır," dedi. Otto bunun üzerine gülümsedi ve elini John Harper'ın omzuna vurup uçağın burnuna doğru yürüdü. İngilizlerin beraberindeki sivillerin çoğu kadın ve çocuktu. Bazıları hava üssünün çevresindeki evlerde oturanlar, bazıları da üs personelinin aileleriydi. Bebeklerden biri Otto yanından geçerken ona uzanınca yaşlı adam gülümseyerek onu kucağına aldı. En fazla on beş aylık olan bebeği güldürmek için komik sesle çıkartırken yürümeye devam eden yaşlı adam. Husky'nin motor kapağına koyduğu haritayı inceleyen Michael'ın yanına gelerek, "Yeniden çocuk yapmalısın," dedi bebeği göz hizasına kaldırıp ona gülümserken. C130 içinde donmamalarını sağlayan kişi Otto'ydu. Londra'dan havalanmadan önce yaptığı büyü uçağın iç basıncını ve sıcaklığını dengelemişti.

Kristal Gül SerisiWhere stories live. Discover now