38. İlk Kar Tanesi

108 13 2
                                    


Berna'dan..

"..ve bitti. Bu nasıl?" Bilgisayarı çevirip ekranını görüş açıma yerleştirirken içinde beğeni barındıran bir şaşkınlıkla kaşlarımı havalandırdım. "Vay, bak bunu beğendim. Güzel olmuş." Dudaklarına yerleşen gülümsemeyle beraber işaret parmağıyla burnundaki gözlüğünü sabitleme amaçlı geri itikledi. "Peki o zaman, bu kombine 10 üzerinden kaç puan geliyor?" Gözlerimi düşünürmüş gibi kısıp bakışlarımı tekrar laptoba çevirdim. "Hmm.. Sanırım 9 vereceğim, bu sefer iyi iş çıkarmışsın."

Ömer anlamazca kaşlarını çatıp bir ekrana, bir bana baktı. "E beğenmişsen neden 10 değil 9 veriyorsun?" diye sordu saf saf. Masumum ya. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle kollarımı kavuşturup bilmiş bilmiş ekranı işaret ettim. "Çünkü bay zeki, seçtiğin ayakkabı rengi kızın ten rengine uymuyor. Buğday tene o renk gitmez."

Kesinlikle giydirmece oynayıp birbirimize puanlar vermiyorduk.

Ya da veriyorduk.

Anlamak istercesine tekrar ekrana dönen bakışları sessizce Sims karakterini inceledi bir süre. O kız karakterlere kombin yaparken bense erkek karakterlere yapıyordum, böylece durumu eşitliyorduk. Hem eğlenceliydi de bunu yapmak, Ömerle sık sık oynardık bu oyunu.

En sonunda sıkılmış gibi göz devirip bilgisayarı tamamen bana yöneltti. "Şu işi bir anlarsam var ya.." diye kendi kendine söylenirken kıkırdadım ve ayağa kalktım. "Neyse, sıkıldım ben. Hadi biraz başka şeylerle uğraşalım, giydirmece bugünlük yeter bize."

O da başıyla onaylayarak bilgisayarı kapatıp kalktı, odamdan çıktık. "Ee? Napacağız ki?" diye sordu peşimden mutfağa girerken. Dolaptan sıcak çikolata çıkarırken omuz silktim. "Biraz dışarıyı izlemeye ne dersin?" Önerdiğim fikir hoşuna gitmiş olacak ki başıyla onayladı ve bana sıcak çikolata yapmak konusunda yardım etti. Sessizce yan yana sıcak çikolatalarımızı yaparken göz ucuyla ona bakmaktak kendimi alıkoyamadım. Son zamanlarda bir tuhaflaşmıştı, bilmiyorum. Belki de ben ona çok fazla bakmaya başlamıştım ama elimde değildi. Ömer sebepsizce bu aralar bakışlarımı ona çevirmeme neden oluyordu ve ben bunu yaparken o farkına bile varmıyordu.

Ben ona bakarken o bana bakmıyordu.

"Şehirdışı nasıldı? Kar gördün mü hiç?"

Yan yana oturduğumuz boydan boya cam olan penceremizin önünde oturmuş, ellerimizde sıca çikolatalarımızla dışarıda yağan yağmuru izliyorduk. Sıcak kupamu dudaklarıma götürürken omuz silktim. "Çok istedim ama görmedim. Şehirdışı güzeldi ama yine de," diye yanıtladım onu gülümseyerek. Annem sağolsun, bazen peşine takılıp onunla güzel güzel gezebiliyordum. "Belinay teyzenin adıyla geziyorsun yani."

Güldüm hafifçe. "Aynen, onun gibi bir şeyler diyelim," dedim başımı iki omzuma da ağır ağır yumarlarken. O da güldü. "Kim bilir, belki de başka yerlerde aradığın şeyi tam yanı başında bulursun."

Şaşkınlıkla dönüp yüzüne baktığımda sakin ifadesine denk geldim. Sanırım ben yanlış anlamıştım. Boğazımı temizlediğimde titrek bir nefes alıp çikolatasından bir yudum aldı. "Belki bu sene Antalya'ya da kar yağar, ne dersin?" Yüzünü bana çevirdiğinde onda olan bakışlarımı yakaladı, bir an ne yaptığımın bilincine vararak utandım ve bakışlarımı kaçırdım. "Belki.. ama emin olamayız."

Gözlerini kısıp dikkatle dışarıyı izledi bir süre. "Havalar bu aralar çok soğuk. Aralık ayının ortalarındayız. Neden emin olmayalım ki?" dediğinde tek kaşımı havalandırarak hadi canım der gibi baktım. "Bu kadar emin olma istersen Ömer." Bana dönüp iddialı iddialı baktı. "Şimdi iddiaya girmek vardı da.." Bir anda kendimi attım ortaya. "Varsa girelim o halde."

Bana emin misin der gibi baktı. Bakışlarımla evetledim onu. Dudağının kenarını kıvırdı, başını salladı ağır ağır. "Tamam." Onun gibi gülümsedim ve başımı salladım. "Tamam."

"İlk kar tanesi düştüğünde bana yenilmiş olacaksın," dedi başını pencereye çevirdiğinde. Bir anlığına cümleyi bambaşka anlamamla donakaldım. Buz kesmiş gibi hareketsiz dururken yutkundum sessizce. Bu aralar bana ne oluyordu böyle?

"O kar tanesi düşmediğinde bana yenileceksin." Çaktırmadan dikkatlice yüzünü izlerken bir an gülümser gibi olduğunu yakaladım ama bu o kadar kısa sürdü ki bir an bunun benim hayal dünyama ait olup olamdığını sorguladım içimde. Çok tuhaf..

"Göreceğiz."

"Göreceğiz."

Birbirimize attığımız ciddi ve öldürücü bakışların sonunda aynı anda gülmeye başladık. Gülerken işaret parmağıyla beni işaret etti. "Sinirlenmek seni minnoşlaştırıyor be Berna!" Gülmeye devam ederken elimdeki kupayı yanımdaki küçük sehpaya bıraktım. "Öyle mi?" dediğimde kaşlarını havalandırdı. "Sen neye güldün peki?" Yüzümü ekşittim ve sırıttım. "Sinirliyken komik görünüyorsun, Prenses Sofia'nın trol arkadaşlarına benziyorsun!"

Kendi dediğime kahkahalarla gülerken yüzüme afallamış gibi baktı. Alındığını düşünecekken, "Prenses Sofia mı izliyorsun sen ya?" diye sordu emin olmak istercesine. Gözlerimi belerterek baktım yüzüne. "Ne? Çok mu komik?"

Gözlerini kısıp hareketlenirken yapacağı şeyi anlayarak hazır ola geçtim. "Hayır, beni orada lanet cücelere benzetmenin öcünü çıkaracağım şimdi," diyerek üstüme atlamasıyla çığlık atarak koltuktan ışık hızıyla kalktım. Halı gibi koltuğa devrilen Ömer'e gülerken, "O kadar iyiysen çıkarırsın," diyerek onu kışlarttım ve tabanları yağladım.

Peşimden geldiğini parkerlerden çıkan ayak sesleriyle anlarken telaşla küçük bir çığlık attım. "Gel buraya!" Kahkahalarla masanın etrafında deli gibi koşarken ona dil çıkardım. Durup beni yanıltarak tersinden gelirken ben de durup geldiğim yerin tersine atladım. Olduğumuz yerde bir o yana, bir bu yana kaçarken sırıtıyordum. "Noldu Ömüş! Çıkaramadın mı öcünü?"

İyice hırslanarak soldan atladı ve peşimde koşmaya başladı. Çığlık atarak ondan kaçarken yönümü az önce oturduğumuz koltuğa yöneltmiştim. Peşimden gelirken zıplayarak halının çıkık yerini atladım ve koltuğun önüne geçtim. Kendime kaçacak delik ararken hemen arkamda olduğunu bilerek kendimi savunmak için ona döndüm ve ne olduysa o an oldu. Halıya takıp üstüme düşen Ömer'le beraber çuval gibi koltuğa yığıldık üst üste. Alnıma sertçe çarpan alnıyla beraber yüzümü ekşitirken farkettiğim başka detayla adeta şok dalgasına kapıldım.

Dudak dudağaydık.

Elektrik yemişim gibi gözlerimi açmamla onun dehşetle bakan gözlerine denk geldim. Nefes almayı bile unutmuşken robotlaşmış gibi yavaşça doğruldu ve az önce ne olduğunu sorgulamaya başladı tahminimce.

O an anlamsız bir şekilde bakışlarım hemen yanı başında olduğumuz pencereye kaydı. Karşılaştığım manzarayla ağır ağır yutkundum ve yanan yüzüme, dudaklarıma alışmaya çalıştım.

Pencereye konan ilk kar tanesiyle beraber az önce yaşananları düşünmeye çalıştım.

Allah aşkına neden her şey bu kadar rengarenk?

~

Bölüm sonu..

Heelloo, birazcık uzun zaman sonra bölüm atıyorumm 🐣

Kısa olmasına dikkat etmeyelim şimdi..

Yazmaya fırsat bulamadığım için bölümler asırlar sonra kısa kısa geliyor, sorry bunun için ama elimden geleni yapmaya çalışacağım. Ayrıca düzenlemeden, dikkat etmeden atıyorum yazım hatası varsa kusura bakmayın lütfen.

Şimdilik bu kadarr, gelecek bölüm görüşmek üzere kar taneleri 🌼

Ay Parçası |Yarı TextingWhere stories live. Discover now