3.4

10.2K 768 365
                                    

Eylül' den

Küçükken evimizin kapısının önünden dondurmacı arabası geçerdi. Öyle filmlerdeki gibi normal araba değildi tabii ki. Üzerine zili asılı küçük ve elle itilen bir arabaydı. Yazın her günü o küçük arabanın zilinin çıkarttığı sesi, aynı saatte duymayı beklerdim. Beklerken duyduğum heyecan, küçük bir çocuğun dondurmaya olan aşkı kadar saf ve temizdi.

Şimdiyse Eray' la onun için belki anlamsız, benim içinse en az yazın dondurma arabasını beklediğim sabahlar kadar heyecanlı bir bakışma yaşıyorduk. Benimle bir şeyler konuşmak istediğini söylemişti, tabii ki konuşabileceğimizi söylesem de hâla sadece bakışmakla yetiniyorduk. Açıkçası bu beni biraz korkutuyordu çünkü mesajlaşma haricinde hiç bu kadar ciddi olmamıştık yan yanayken. Eray' ın böyle ciddi durması da beni ekstra korkutuyordu.

Sonunda Eray bir şey söyleyecek gibi olmuştu ki, çalan telefonumun sesiyle dudakları tekrar kapandı. Telefonumun zil sesi onun en sevdiği şarkıydı, gerçekten geri zekalı falan olmalıydım herhalde. Çıkıp "Ben Eylül, sana Bilinmeyen' den yazıyorum. Aşığım baya, çok seviyorum seni." desem ancak bu kadar belli edebilirdim kim olduğumu. Refleksle avucumu alnıma sertçe vurdum.

Korkuyla Eray' a baktığımda ise bakışlarında bir değişim görmemek beni şaşırtsa da gözlerinin yolunu takip ettiğimde telefonumun ekranına baktığını fark ettim. Bu bana çalan telefonumun az sonra susmak üzere olduğunu hatırlatınca o aceleyle arayan isme dahi dikkat etmeden direkt telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo?"

Karşı taraftan koşar gibi nefes nefese sesler duyunca istemsizce dudaklarımı büzmüştüm. Keşke kim olduğuna baksaydım diye geçirdim içimden. Eray da kaşlarını çatmış ve pür dikkat bir şekilde beni izliyordu, bu beni daha çok şaşırttı.

"Eylül ben bir şey yaptım ama ne olur kızma." diye zorlukla nefes alışlarının arasında konuşan sesin sahibini sonunda tanımamla içime derin bir oh çektim. Yeşim salağıydı.

"Ne yaptın acaba yine? Ayrıca niye nefes nefesesin?"

Eray' ın ellerinin yumruk şeklinde olduğunu fark ettim, bir şeye mi kızmıştı?

Yeşim' in nefes alışverişleri yavaşladı, daha sonra gergin olduğunu belli eder şekilde hafifçe kekeledi. "Ya derse yetişmek için koştum da, Eylül bana kızma tamam mı?"

"Ya ne oldu? Ne için kızmayayım?" derken artık sinirlenmeye başlamıştım. Yeşim de bunu anlamış olacak ki direkt konuya girdi.

"Kanka ben sizi kilitledim."

Bir süre dediği cümleyi anlamaya çalıştım. Bizi nereye kilitleyecekti ki? Odaya kilitlemezdi. Mecaz falan yapıyordu herhalde, cidden kilitleyecek hâli yoktu ya?

Vardı.

"Ne?"

Çığlık atmamla Eray kaşlarını kaldırıp 'Bir sorun mu var?' diyerek ağzını oynattı. Ona kafamı hayır anlamında sallasam da evet, bir sorun vardı. Baya büyük bir sorun vardı.

"Ya müzik hocasıyla karşılaştım yolda, bizimle konuşmaya vakti yokmuş bugün. Acil bir yere yetişmesi lazımmış, hatta müzik odasını da kilitlemem için anahtarı bana verdi. E ben de baktım herkes derse giriyor, dedim bu ikisi neden baş başa kalmasın bir kırk dakika?"

"Saçmalama, ben ölürüm. Beni var ya bulamazsın bir daha." diye mırıldanırken artık Eray' dan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum. Ona arkamı dönerken konuşmamın sesini de düşürmüştüm. "Sınıftakileri falan ararım, çıkartırlar bizi."

Terzin Ben Değilim| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin