Fünfzehn

1.6K 178 204
                                    

Hızlı bir şekilde ilerlediğimiz için eve çabucak ulaştık.

Görmeyi beklediğim görüntü dışında çok daha değişik bir şey ile karşılaştım:

Evin önünde duran ambulans, evden sedye içinde çıkarılan küçük çocuk ve küçük çocuğun dudaklarına dayanmış olan kocaman oksijen tüpü gibi.

Evden çıkarılan sedyenin arkasından eli ağızında koşarak çıktı, bayan Jeon. Çok kötü duruyordu, gözleri ağlamaktan şişmişti ve gördüğüm kadarı ile göz pınarları hâla oldukça doluydu.

Jungkook ise, yanımda duruyor ve hareketsizce, öylece ambulansa bindirilen sedyeye bakıyordu.

Sağlık görevlileri, bayan Jeon ile ilgilendikleri sırada Jungkook çantasını yere atıp hiçbir şeyi umursamadan ambulansa doğru koştu bende arkasından ilerledim.

Bayan Jeon getirilerek ambulansın arkasına bindirildi ve ardından Jungkook binerek elini binmem için bana uzattı.

Tam tutacağım sırada yanımdaki ambulans görevlisi konuştu. "Üzgünüm fakat ambulans arkasına hastanın en fazla iki yakınını alabiliriz. Daha fazlası işimizi engelleyebilir."

"Pekala sıkıntı yok." Dedim ve devam ettim. "Ben taksi veya otobüs ile gelirim." Dedim Jungkook'a hitaben ardından sağlık görevlisine döndüm "Hangi hastane acaba?"

"Medikal hastane, Seoul."

"Dikkat et Lalisa." Dedi Jungkook. "Benim için endişelenme Jungkook." Dedim bende.

Daha fazla zaman kaybetmemek adına sağlık görevlileri ambulansa binerek hızla ilerlediler. Ben ise önce fazla uzağımda olmayan Jungkook'un çantasını ve kaykayları alıp evin bahçesine koydum ardından hızlı bir şekilde bir taksi bulup hastaneye ilerlemeye başladım.

Kafamın içinde vızıldayan sinekler, bana bir çok soru fısıldıyorlardı.

Mesela çocuğun kim olduğu ya da çocuğun ne gibi sorunları olduğuyla ilgili.

Ama bunlar şu anda düşünmem gereken sorular değildi çünkü şu anda gözümün önüne çarpan en büyük sorun bu çocuğun Jungkook için çok değerli olması ve çocuğun başına bir şey gelmiş olmasıydı.

Yanımda boş gözlerle sedyeye bakarken bile ruhunun bana korku ve endişeyi fısıldadığını duymuştum.

Tıpkı o terasta onu gördüğüm ilk günkü gibi...

Fakat kafamdaki sineklerin vızıldamasınıda durduramıyordum bu yüzden elimi kafamın içinde dağılmaları için bir o yana bir bu yana salladım.

Ama sinekleri bilirsiniz tatlı kan kokusu aldıkları zaman her kovduğunuzda yeniden gelip vücudunuzun bir çok yerine bir çok kez konmaktan vazgeçmezler.

Ve belli ki sorularının cevabını alana kadar da vazgeçmeyeceklerdi.

Ben kendi sorunlarımla boğuşmayı bitirdiğim sırada hastanenin önüne geldik, yeteri kadar parayı verip taksiden çıktım ve koşarak hastanenin içine ilerledim.

Bir yandanda telefonumdan Jungkook'u arıyordum.

Kısa bir süre sonra telefonunu açan Jungkook'a karşılık nerede olduklarını sordum. "2. Kata çık ve kırmızı E bloğu çizgisini takip et koridordayım beni görürsün."

Geist / Liskook¹Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon