Bölüm 1 ~ Bilinmezliğe Yolculuk

5.2K 210 31
                                    

Başlama tarihinizi bırakınn⭐⭐
Oylarınız değerli ♣

Karanlığın içinden son kez arkada bıraktığı kalesine baktı. Hüznü gözlerinden apaçık belli oluyordu.
Oysa bu kalede daha çok anısının olacağını sanmıştı. Yanıldığını ise çok zaman geçmeden anlamıştı. Üvey
babasının onu zorla evlendireceğini duyduğu gece.
Artık her şey için çok geçti.
Kaçmak bir çözüm olmayabilirdi. Belki de onu daha bir gün bile geçmeden bulacaklardı ama en
azından denemeliydi. Kaçmak için elinden geleni yapmalıydı. Çünkü biliyordu ki toprak uğruna kendi-
sini satan o adamın, onu evlendireceği Kilya Beyi Selim de en az onun kadar zalimdi.
Anılarını hızlıca gözden geçiren Zeynep bir daha arkasına bakmamak üzere hareket etmek için kıpırdanan atını dürtükledi.
                         ***
Zeynep’in, babası ölene kadar aslında mükemmel bir hayatı vardı. Ruga Beyi Ahmet’in tek evladı Zeynep’ti. Bir baba evladına ne kadar sevgi duyabilirse Ahmet Bey’ de kızına öyle sevgi duyuyordu. Tek evladını kendine göre en iyi şekilde yetiştirmek için elinden geleni yaptı. Babası da biliyordu her zaman kızının yanında olamayacağını. Bundan dolayı ona herkesten iyi şekilde at binmeyi, ok ve kılıç kullanmayı öğretti. Tek istediği kızının kendisini her zaman o yanında olmasa bile koruyup kollayabilmesiydi.
Zeynep doğuştan gelen yeteneğinden olsa gerek bir savaşçı kadar hızlı at sürebilmeyi, ok ve kılıç kullanmayı kısa zamanda öğrendi. Babası onunla gurur duyuyordu.
Bu mükemmel zamanlar Çağrı’nın, babasını zehirleyip öldürdükten sonra Ruga beyliğinin başına geçmesiyle son buldu. Daha da acı olan ise bu adam babasının arkadaşıydı. Kimse onu kabul etmemişti ama annesiyle zorla evlenince durum değişmişti.
Zeynep duyduğu ırmak sesiyle geçmişe daldığı düşüncelerden çıktı. Güneşin konumuna baktıktan sonra yaklaşık üç saattir aralıksız at bindiğini tahmin etti ve artık ağrımaya başlayan sırtı bir mola vermesi gerektiğini anlaması için yeterliydi.
Duyduğu ırmağın sesine doğru atını çevirdi. Kısa süre daha ormanda gittikten sonra ırmağın on beş
metre gerisindeki ağacın yanında durdu. Atından inip kendisini hiç yarı yolda bırakmayan Duman’ını okşadıktan sonra onu su içmesi için ırmağa doğru yürüttü. Bu at onun tek dostuydu. Babasının hediyesi. Eğitim zamanlarında babası ona bu
atı verirken, “ At Türk’ün kanadıdır.” demişti. O zamanlar anlayamayacak kadar küçüktü ama artık babasının ne demek istediğini biliyordu.
Suyunu içip rahatlayan atını otlasın diye bırakırken kendi de matarasını doldurmak için ırmağın kenarına oturdu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp doğayı dinledi. Kuşların cıvıltısı,
suyun yeri delermişçesine şırıltısı ve en önemlisi de sessizliği. İnsanların ve çatışmaların olmadığı sessizliği. Bacaklarını açmak için birkaç hareket yaptıktan sonra dinlenmek için orda gördüğü koca çam ağacına sırtını yaslayarak oturdu. Nereye bile gittiğini bilmiyordu. Tek istediği biran
önce Ruga beyliğinden uzaklaşabildiği kadar uzaklaşmak, izini kaybettirmekti. Sonra hayatı ve kendisi için kararlar verebilir, hayatını bir düzene sokardı.
Biraz dinlendikten sonra ufak bir ıslık çalarak Duman’ın yanına gelmesini bekledi. Zeynep Duman’ı okşadıktan sonra alınlarını birleştirdi. Bir dakika öyle kaldılar. Atın yüzünü yalama-
sıyla kahkaha attı. Bir öpücük kondurup sırtına atladı. Bilinmezliğe doğru yol almaya başladı.

Sisli Yoldan Gökyüzüne (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now