Bölüm 4- avcım

10.8K 524 92
                                    


Dar ve karanlık bir sokakta bir vampir sizi öldürmekle tektit etse ne yapardınız?
a) çığlık çığlığa bağırırdım
b) erkekliğine tekme atıp kaçardım
c) yakışıklı olduğu için susar istediğini yapardım.

Sizi bilmem ama ben c seçeneği diyorum. Zaten a ve b nin bir vampir üzerinde etkilerini henüz çözemedim. Şimdi ilk günden erkekliğine tekme atsam herhalde kanımı şelale gibi akıtırdı.
"Kimseye söylemeyi düşünmüyorum.Tabi anlaşırsak"
Pazarlık yapacak durumda olmadığımın farkındaydım elbette.
Tek kaşını kaldırıp gülümsedi."Ne anlaşması?" Dediğinde dudağında erkeksi bir gülümseme vardı. Karanlık ikimizin üzerinde dans ederken gözlerimiz birbirine kenetlenmişti.
"Beni neden çekiştirdiğini söyle." sesim çok kesin çıkıyordu.Kendimden emindim. Her zamanki gibi. O iğrenç bar beni olgun biri yapmıştı.Diğer kızlardan farkım sağlam yumruklarımdı. "Tanışmak için güzel bir yere gidelim diyordum." Sesimi çıkarmadan peşinden yürüdüm. Çok yürümemize gerek kalmadan ana caddeye çıkmıştık. Burada zengin ve şık görünümlü insanlar yaşardı. Yanımdan geçen şık insanları izlemeyi bırakıp üstüme baktım. Siyah solgun tayt üstüne uzun siyah gömleğim. Ne kadar da sıradan.
Burayı görünce kendimi dışlarım hep. Bir ailem olmadığı için hiçbir zaman mutlu biri olamadım. Bir tek annemi tanıyordum. Onunlaysa zorunluluktan yaşıyorum zaten.
'Şelale Kafe' yazan mekana girdiğimizde gözler üzerimizdeydi. Bana baktıklarına emindim çünkü en farklı giyinen bendim. 'Kesin yüzüm kızarmıştır' düşüncesiyle başımı eğip vampiri takip ettim. Arkalarda bir yere ilerlediğinde herkes ona selam veriyor, gülümsüyordu.
Görünüşe göre benim çılgın vampir bayağı popülerdi.
Sonunda bir masaya yerleştiğinde karşısına oturdum. Hiçbirşey olmamış gibi ortalığa gülücük saçan yakışıklı vampire içimden yumruk atmak gelsede sakin durmaya çalışıyordum.
"Ee ne yemek istersin?"
Ciddi ciddi bu soruyu soruyordu. Başımızda dikilen garsona aldırış etmeden "buraya konuşmaya geldik bay yarasa" dediğimde kahkaha atıp "bize iki white choclate mocha getir" dedi.
Garson komut verilmiş köpek gibi koşarken bu vampiri neden bukadar önemsediklerini merak ediyordum. "Ee bayan asi. Bana lakap mı taktın?"
"Ee henüz ismini bilmiyorum."
"Ah tabi. İsmim Ekin."
Ekin. Daha gizemli bir isim beklerken hayal kırıklığına uğramadığım söylenemez ama neyse.
"Ee benden ne istiyorsun?" Sesim titremişti.
"Seni uzun zamandır izliyorum. İzgi kara."
Fısıldayarak konuşması beni tahrik etsede belli etmemeye çalışıyordum. Karşımdaki vampirden ölümüne korksamda cesaret rolü oynamak zorundaydım. Eğer korktuğumu belli edersem üstüme gelirdi. Erkeksi sesiyle konuşmaya devam ederken sesinin tınısı beni uyuşturuyordu.
"Seni izlememin nedeni , vampir kabilemizin başları yani atalarımızda denebilir . Her neyse onlar biz genç nesilden birer insan avcı bulmamızı istedi. Çünkü bu iğrenç şehir sandığından daha çok yaratık ve avcılarla dolu."
Ne yani? Ben avcı mı olacaktım? "Ne avlayacağım?" Dediğimde sırıtışı yüzünü kapsadı. Vampir dişleri parlıyordu . Garson elindeki mochaları önümüze indirip uzaklaştığında Ekin konuşmaya devam etti.
"İnsan. Yani sen tavlayacaksın ben halledeceğim. Böyle böyle devam edeceğiz bebeğim."
Sürtüklük yapacaktım yani. Harika.
"Bana sürtüklük yap mı diyorsun?" Dediğimde gözleri ciddileşti.
"Sana bunu desem açık açık söylerdim. Sana avcım ol diyorum. Hayır deme şansın yok."
"Öyleyse hayır diyorum yarasa."
Cevap vermesine fırsat bırakmadan masadan kalkıp koşmaya başladım. Ana caddeye çıktığımda koşarak bar caddesine girdim. Arkama bakmaya cesaretim yoktu ancak takip ettiğine emindim. Barın arkasına geçip uzun demir kapıya tırmandım. Duvarın tepesinden arkama baktığımda Ekin'i ve kan dolu gözlerini gördüm. Duvarın diğer ucuna atladığımda koşmaya devam ettim. Bacaklarım yorulmuştu. Ormanlarla çevrili bir arsaya varmıştım. Buraları pek iyi bilmediğim için direk ormana daldım. Şuan dünyadaki en salak insan bendim o kesin. Peşimde katil bir vampir varken ben tenha bir ormana dalmıştım. Burda Ekin beni öldürse kimsenin haberi olmazdı. Biraz daha ilerlediğimde sık ağaçların arasında yorgun düşüp yığıldım. Bacaklarım hareket etmiyordu. Nefes nefese kalmıştım ve ciğerlerim feryat ediyordu resmen.
Ayak seslerini duyduğumda kalkmaya çalıştım ama olmadı.
Canım cehenneme. Ne vardı bu iğrenç ormana girecek?
"Bayılmış mı?"
Ses yabancıydı ve ağaçların arkasından konuşuyordu.
Ekin ağacın arkasından çıkıp başıma geldiğinde "ayık" diye bağırdı. Diğer ağacın arkasından sabah barda titreme krizine giren kara çocuk çıktı. Ekin eğilip elini boğazıma yerleştirdiğinde zaten almakta zorlandığım nefesi hızla verdim.
Ekin boğazımdan kaldırıp ağaca yasladığında ağaç-ekin arasında sıkışmıştım.
Resmen erkekliğini hissediyordum. "B-bırak beni!" Nefesim ciğerlerime eziyet ediyordu resmen. Esmer çocuk yanımıza gelip "bizden kaçabileceğini mi sandın?"
Kesin ölecektim. 24 yaşında ormanda iki vampir tarafından öldürülecektim hemde.
"Beni öldürecek misin?" Dediğimde gözlerimden yaş akıyordu. İstemsizce ağlıyordum. Hıçkırıklar boğazıma düğümlenmişti. Ekin boğazımdaki elini gevşetirken dudaklarıma doğru yaklaştı. "Sen benim avcımsın."
Nefesi dudaklarımı okşarken bilincimin kapandığını, hatta yok olduğunu hissediyordum. O nefes, o yakınlık kalbimi eritmiş, parçalamıştı.
Neyden kaçıyordum ben? Kaderimden mi?
Bu sarışın vampir benim başıma gelen en mükemmel en kusursuz şeydi. Ve ben onun avcısıydım.

Asil VampirWhere stories live. Discover now