30

1.7K 193 125
                                    

Yoongi karşısında kendisini Yong Sun olarak tanıtan kişiye hala anlamsız gözlerle bakıyordu. Bu nasıl olabilirdi ki? Yong Sun şuan odasında uyuyordu. Daha demin yanından gelmişti ve hayır bunu benliği kabul edemiyordu. Kendisini Yong Sun olarak tanıtan kişinin elini yüzünden indirdi ve bir adım geri attı.
Bu durum ise Yong Sun'un kırılmasına neden olmuştu.

"Yoongi neden böyle davranıyorsun. Benim, Yong Sun. Biliyorum çok uzun zaman geçti ve gelmem uzun sürdü. İnan bend..."

"Kes şunu artık! Kimsin bilmiyorum ancak sen Yong Sun değilsin." Yoongi'nin sesi tüm salonu doldurmuştu. Karşısındaki Yong Sun ise bir adım geri atarak titreyen ellerini birleştirdi.

"23 yıl önce gittiğimiz şelaleyi hatırlıyor musun? Seni ardımda bırakarak oradan ayrılmıştım ya da düzelteyim ayrılmak zorunda bırakılmıştım. Yoongi, ben o 23 yıl önce oradan zorla götürülen kişiyim. Ya da inanmıyorsan işte.." Yong Sun üzerindeki kıyafetin yakasını çekiştirerek boynundaki mühür yerini açığa çıkardı. Eskisi gibi görünmese de mühür yerini koruyordu. Sadece solmuş ve tüm rengini kaybetmişti.

Yoongi'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. İşte bunu beklemiyordu. Evet, 23 yıl önce Yong Sun ile mühürlenmişlerdi. Kimsenin haberi olmadan, gizlice. Tabii ailesi ilk duyduğunda bayağı kızmıştı ancak olan olmuştu çoktan. Bu anı sadece ikisine özel olsun istemişlerdi ve de olmuştu. İşte o anın izini boynunda gösteren adama daha fazla kayıtsız kalamadı Yoongi. İstemsizce bedeni öne doğru atıldı. İçindeki kurdu da bunu istiyordu. Uzun zamandır ayrı kaldığı omegasına kavuşmak ve bir daha bırakmamak.

Ancak Yoongi, Yong Sun'un kokusunu alamıyordu. Tıpkı Jungkook'un olduğu gibi. Omega olduklarını belli eden o tatlı koku yoktu ikisinde de. Peki hangisi doğruyu söylüyordu?

Şuan için bunu ikinci plana attı Yoongi. Sadece bulunduğu zamana odaklandı.

"Sen gerçekten de O'sun." Yong Sun sonunda gülümseyerek bir adım attı alfaya doğru.

"Evet Yoongi. Sana her şeyi anlatacağım. Sadece şuan çok yorgunum ve bedenim henüz eski gücüne kavuşmadı."

Yong Sun daha fazla ayakta kalamadığı için Yoongi'nin elini tuttu ve ağırlığını ona verdi. Yoongi de koruma iç güdüsü ile beline sarıldı. Tekrar koltuğuna doğru yönlendirdi yavaşça. Aklındaki soruları sormak için çıldırıyordu ama biraz beklemesi gerekiyordu bunun da.

Jin şoktan çıkan diğer kişi oldu. Yavaş adımlarla oğluna doğru yürüdü ve yanında diz çöktü. Dikkatle inceliyordu yüzünü. Yukarıda bıraktığı kimdi peki? Gerçekten de kendilerine söylediği gibi adı Jungkook muydu? Herkes gibi onunda aklı çok karışıktı. Doğru düzgün tepki veremiyordu bile olan olaylara.

"Ne oldu sana? Neredeydin o kadar yıldır?"

Yong Sun biraz çekinerek babasının eline uzandı. Elini çekmediğini görünce de sıkıca kavradı.

"Baba, bu yanımda gelen kişi Mia. Beni kurtardı ve yıllarca ben uyurken bana baktı. Bende ne olduğunu bilmiyorum, tek bildiğim o şelaleden düştükten sonra yıllarca uyuduğum. Bana ne yaptılar ya da ne istediler bilmiyorum." Yong Sun yaşadığı kafa karışıklığını ve üzüntüsünü anlatmaya çalışıyordu. İşin içine ağlaması karışınca da devam edemedi ve sustu. SeokJin daha fazla dayanamayıp oğluna sarıldı. Oğluna nasıl kayıtsız kalabilirdi ki..

"Yong Sun doğruyu söylüyor. Onu bulduğumda bir ölüden farksızdı. Cadı olduğum için onu hayatta tutabildim ancak uyanmasını sağlayamadım. Yıllarca birlikte yaşadık. Bir gün uyanmasını umut ederek baktım ona. Ve işte sonunda uyandı. Daha sonra ailesinden ve sürüsünden bahsedince onu buraya getirdim."

Fernweh || YoonkookWhere stories live. Discover now