göğsünün kanı ellerime aktı ibrâhim,

108 25 8
                                    

yorgunluğu kaburgama sinmiş bir geceydi yusuf, ellerini bıraktım.

beş eylül,
1984.

ibrâhim, annesinin tüm gitme diyişlerine anlam vermeksizin, içinde koca bir sevinçle ayşegül'ün evinin önünde buldu kendini. eline aldığı gülleri düzeltti. usulca kapıyı tıklattı. dakika geçmeksizin, ayçiçeği açtı kapını.

bir birlerini görür görmez yutkundu ikisi de. ayşegül, bembeyaz kesildi. gözlerini sıkıca yumup, yaşlarını gizledi.

“ayçiçeği'm!” diyerek gülleri ayşegül'e uzattı ibrâhim. ayçiçeği gözlerini açıp, herşeye rağmen içine sinen koca hasreti bastırmak adına sıkıca sarıldı ibrâhim'e. üç dakika. tam üç dakika öyle bir sarıldılar ki, bir birlerine. kaburgalarının içine sokmak istercesine büyük bir şefkatle kucakladılar bir birlerini.

ayrıldıklarında, “ibrâhim,” diye fısıldadı ayşegül. “içeri geçsene, annem gelirse görmesin seni.”

ayçiçeği'nin gözünden akan bir kaç damla yaşı, elleri ile temizledi ibrâhim. ardından küçük bir buse kondurdu kirpiklerinin üzerine.

“geçelim, çiçeğim. geçelim.”

odasına girdiklerinde ayşegül'ün, öylesine oturdular karşı karşıya. ibrâhim, sessizliği gövdesine karışmış ayçiçeği'nin yüzünü izledi bir süre. ardından yutkundu.

“çiçeğim,” dedi. “nasıl özlemişim çehreni. çehreni bırak, yazına sözüne hasret bıraktın beni. mektuplarıma niye hiç karşılık vermedin? annem olmasa, sağlığından sihhatinden şüphe edecek vaziyette olurdum. çok gözledim, çok özledim ayçiçeği. ne ettin, niçin bu hâbersiz bırakışın?”

bir tebessüm yerleşti ayçiçeği'nin yüzüne. elini dizlerinin üstünde toplayıp, gözlerini ibrâhim'in gözlerine dikti. “hiç,” dedi usulca. “öylesine, ibrâhim.”

ibrâhim yutkundu. başını salladı.

“tamam çiçeğim, zorlama kendini. sonra konuşuruz. acelemiz yoktur, nasıl olsa. hem sana bir hediyem var.”

ayağa kalktı usulca. ayçiçeği'nin arkasına geçti. cebinden çıkardığı gerdanlığı, boynuna takıverdi. siyah ve beyaz kalın iplerle örgü gibi örülmüş kolyenin, ucunda, ibrâhim'in aylarca ayçiçeği için sakladığı taş vardı.

“her gün. sensiz geçen her günün, her zor anın, her tehlikeli gecenin ardında, her ağladığımda, her hastalandığımda, göğsüme sancı indiğinde. hep, ama hep elimde bu vardı ayçiçeği. sen belledim bu taşı yokluğunda. kaburgama bastırdım. gerdanlığını ise kendi ellerimle yapıverdim. güzelliğinin yanında söz etmek düşmez ona, ama yakışır boynuna diye düşündüm.”

ayşegül, gözünden akan bir kaç damla yaşı kurulayıp, ayağa kalktı usulca. ibrâhim'in karşısına dikildi. boynuna astığı, güzelliğine ağlanacak olan kolyeni çıkarıp, ibrâhim'in avuç içine bıraktı.

ibrâhim, yutkundu. şaşkınlığını gizleyemeden, “beğenmedin mi yoksa çiçeğim?” diye mırıldandı kırgınlıkla.

ayçiçeği yüzük parmağını ibrâhim'e göstererek, “ibrâhim,” dedi. “ben nişanlıyım. haftaya evleniyorum.”

22 eylül, 2020
17:35.

ibrâhim ayçiçeği için sakladığı taşı yangının ortasına atmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin