14 - sevgin öyle uzaklarda nefes alsan da yanımda

480 40 67
                                    

Her şey o kadar güzeldi ki. Yemin ederim her şey çok güzeldi. Jimin ile üç gün Daegu'da kalmış, kısıtlamaların izin verdiği kadar gezmiş, fiziksel ve duygusal anlamda yakınlaşıp sorunlarımızı çözmüştük. Canımızı sıkan tek şey annemin bizi trene bindirirken eldiven takmamız için koca istasyonu ayağa kaldırması ve elli sekiz kere iki tane maske takıp takmadığımızı sormasıydı. Çok güzel bir dört saat geçirmiş sonra dezenfekte edilmek üzere ev arkadaşlarımız tarafından eve çağrılmıştık. Onlar n'apmıştı bilmiyorum ama ben girer girmez Jungkook kıyafetlerime yapışıp makineyi çalıştırmıştı. Elinden gelse beni de makineye atar iki defa altmış derecede yıkardı. Onun sözleri, ben demiyorum.

Akşamına Jimin ve ev arkadaşları takımı bize yemeğe geldi. Zaten kırklanmıştık ama vücudumuzda virüs de varsa geçmiş olsun zaten aynı yerde yatıp kalkıyoruz, hem korkanın çocuğu da olmaz diyerekten buna cesaret edebilmiştik. Her şey baya güzeldi. Cidden. Sonra ben Taehyung ile Jungkook'u mutfakta yakaladım. Keşke yakalamasaydım. Keşke yakalamasaydım çünkü Taehyung bilet aldığı için Jungkook'a teşekkür ediyordu. Jimin bana böyle söylememişti. Bana bilet parasını abisinden aldığını söylemişti. Ani girişim Taehyung'u da panik yaptırmıştı. Arkadaşını mahçup ediyor falan sanıyordu. Jungkook'a gelip bir şey söylemesin diye Jimin yeminler ettirmişti çünkü ona. Onu geçiştirebilirdim. Taehyung'u o an geçiştirebilir ve durumu Jungkook'a açıklayabilirdim. Bana kalsa kesin onu bile yapmaz içime atardım. Ancak bana kalmadı. O an içime başka bir güç girdi ve ağzımın yayını tutmadım.

"Bana öyle söylemedi." Taehyung ile Jungkook'un kaşları eş zamanlı olarak çatılırken Jungkook elinde tuttuğu köpüklü bardağı lavaboya koydu, teker teker sandalyelere çöktük. Namjoon, Hoseok ve Jimin içeride hangi Matrix filminin daha iyi olduğunu tartışıyordu. "Bana dedi ki adresi Jungkook'tan almış, parayı da abisi yollamış." Taehyung duyduklarını sindirmek ister gibi baktı bana. "Bana da dedi ki bileti Jungkook almış, adresi yalvar yakar Namjoon'dan istemiş." İkimizin de bakışı ortak özne olarak Jungkook'a çevrilince kocaman ceylan gözlerine baktım. "Ben verdim adresi. Para falan yollamadım."

Taehyung adeta bir savaş kaybetmiş gibi sertçe sırtını sandalyeye yasladı. Uzun zamandır içimde tuttuğum bir düşünceyi dillendirmekten başka çarem yoktu. "Galiba Jimin patolojik yalancı." İkisinin de bakışı bana çevrilmişti ama yadırgar gibi bakmıyorlardı, ya da reddeder gibi. Aksine buna karşı çıkacak bir argümanımız yok der gibilerdi. Bu düşünceden daha da uzun züredir kafamda dolanan şeyi Taehyung'un gözlerinin içine bakarak söyledim. "Ben Jimin'in abisiyle görüşmek istiyorum." Yüzü şaşkınlık tarafından kuşatılsa da hemen baş sallamaya dönmüştü tepkisi.

İşte tam olarak abisinin rezidansının önünde dikilmeye başlamam böyle gerçekleşti. Seul'e geleli üç gün oldu, ben dört saat uyuyabildim sadece. İçim içimi kemirdi, neye nereden başlayacağımı bilemez oldum. Evet Jimin bana doğruyu söylemişti, ama ortada hala başkalarına söylenen yalanlar vardı. Sayıları tahmin edemeyeceğimiz kadar çoktu belki de, sadece bana dürüst olması hiçbir şey ifade etmiyordu. Herhangi birine de dürüst olabiliyorsak önemi var dürüstlüğün. Gerekli kişilere doğruları söyleyip kalanını geçiştirdiğimiz zaman hiçbir önemi yok.

Aldığım derin nefesle resepsiyona yaklaştım. Burada oturan kadın apartman görevlisi değildi yani baya baya resepsiyondaydım, o da resepsiyonistti. "Buyrun kime bakmıştınız?" Derin bir nefes aldım. Yaparsın Yoongi. Yapacaksın. "Park Jiwoon için gelmiştim." Kadın şöyle bir önündeki kağıda baktı. "Beşinci kat Bay Park değil mi?" Birkaç saniye nereden bileyim geri zekalı demek istesem de biliyordum. "Evet o." Tebrikler medeni boyutta iletişim kurduğun için Yoongi. "Kendisi evde değil. Haberi var mıydı geleceğinizden?" Yoktu tabi ki. İçime gelen cesaretle fırladığım gibi gelmiştim. Taehyung Jimin'i 'evi detaylıca temizleyelim' ayağına oyalıyordu. İşim acildi. "Ne zaman gelir?" Şöyle bir arkamdaki duvarda duran devasa saate baktı. "Bay Park bugün iki gibi gelir. Oturup bekleyin isterseniz." Telefonumu çıkarıp saate baktım. Biri kırk dokuz geçiyordu. Bekleyebilirdim. On dakika beklerdim.

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum ℘ yoonminWhere stories live. Discover now