33 : the pain is only reminder

1.2K 131 149
                                    

13:30





"O kıza bulaştığına inanamıyorum, Verena. Bırak ne hali varsa görsün."

"Bırakayım da ortalıkta Ağustos Böceği gibi şakısın mı? Lavaboya peşinden geldim konuştuklarınızı duydum, köşede bekledim ve anı kollayıp onu saçlarından yakaladım."

Ona ciddi misin der gibi bakakaldım. Hala koridordaydık. Yanakları kızarmıştı, 5 dakika önceye kadar odada o da tepiniyordu yorulmuştu. "Hissettiğim acı, o kızı ve Mark Lee'yi kendi ellerimle dövsem de geçmeyecek. Tamam belki biraz... Her neyse."

"Gel yakalayayım al ikisinin kafasını birbirine tokuştur kadeh gibi. Sonra şerefe diyip gömelim bir tane şarap kızım."

Dudak büktüm. Burnum sızlıyordu. "Geçirmeyecek hiçbir şeyi işte Verena. Mark'ın önce öpüp sonra darbeyi indirmesini ne geçirebilir?"

Gözlerini kaçırıp kafasını sallarken eliyle kolumu sıvazladı. "Haklısın. Sadece deliriyorum işte o dangalakları görünce. Ama o Mark Lee MinHyung karşıma çıkmasın onu gerçekten ellerimle boğacağım."

Burukça gülümsedim. "Seni nasıl tutabilirim ki?"

"Eve gidince konuşuruz. Şu manyak dansa devam edelim şimdi zırlayacaklar yoksa."

Onu onayladıktan sonra pratik odasına girdik. Yoojin Iren'le çalışıyordu. Jane bir şişe suyu diklerken Bayan Park bize göz atıp, "Geldiniz mi? Hadi başlayalım." Dedikten sonra hepimiz sonunda topluca dans ettiğiniz kısma çalışmaya başlamıştık.

Düşünceleri engellemek buradan sonra kolaydı. Kafamı tamamen dansa verdiğimde ve vücudum işleve geçip yorulmaya başladığında zihnimdekileri göz ardı edebiliyordum. Zaten buradan sonra unutmak için tutunabileceğim de tek şey buydu.

Hala o kadar inanmak istemiyordum ki... Mark Lee, o kafamda büyütüp ilahlaştırdığımı yeni fark ettiğim o yorgun ama parlak bakışlı çocuk bana bunu nasıl yapabilirdi? Benim kalbime biriktirdiklerimin sahici olduğunun farkında değil miydi? Kendi ellerimle çıkarıp vermiştim ona işte kalbimi, karşılığında beni azıcık, çok az sevdiğini hissetmekten başka hiçbir şey istememiştim.

Ben o denli kötü bir hataya düşmüştüm.

Halbuki onu öptüğümde gerçek benliğime ulaştığımı, yıktığım bütün duvarların ardından sonunda gerçek kendimi bulduğumu sanmıştım. Cesurdum. Hep öyle olmalıydım. Ne hissediyorsam onun bedelini çekmek için yaşamalıydım. Öyle sandım.

Evet, Mark Lee için diğer kızlardan farklı olduğumu sanıp büyük bir hevese kapıldım, belki biraz şımardım. Kendimi güzel sandım. Özel sandım.

Beni öyle hissettirmişti çünkü. Parmak uçlarını hâlâ saçlarımda hissediyordum, bir erkek nasıl bu kadar yalancı olabilirdi? Bir yalana bürünüp nasıl bu kadar gerçek hissettirebilirdi? Ve benim bütün bu kırılıp etraya saçılan hislerim ne olacaktı?

Şiddetle başlayan hazlar gerçekten de şiddetle son bulurlarmış... Haklılarmış.

Oysa hayatım boyunca ona yakından bakacağımı hayal etmiş gibi hissediyordum. Ama o da beni yıllardır tanıyor gibi öpmüştü.

Idol Of Idol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin