Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Seungmin hyung! Hyunjin tişörtümü parçalamış!"
Jeongin geleli bir hafta olmuş, geldiğine de pişman olmuştu. Hyunjin sürekli onunla uğraşıyor, sürekli laf atıyor, eşyalarını parçalıyordu.
Tabi onun da, Hyunjin'den kalır yanı yoktu. Oyuncaklarını alıyor, kuyruğunu çekiyor, kulaklarıyla oynayıp onu huylandırıyordu. Ve en kötüsü onu göreceği şekilde Seungmin'e sarılıyor, onu yanağından öpüyordu. Tabi bu da Hyunjin'in çıldırması için yeterli oluyordu.
Hatta bir gece, Hyunjin onun üzerine süt döktü diye, korkutmaya çalışmış, sadece çalışmış, Hyunjin korkmak yerine onun kafasına atlayıp hem ıssırmış, hem de yanağını tırmalamıştı.
Ve evet,
Bunlar sadece bir haftada olmuştu.
----
"Nereye gidiyorsunuz?"
Akşam saatlerinde Seungmin ve Jeongin dışarı çıkmaya hazırlanırken sormuştu Hyunjin. Onu bırakıp nereye gidiyorlardı ki?
"Sadece dışarı çıkıyoruz Hyunjin."
"Ne oldu kıskandın mı?~" Jeongin yine durmayıp Hyunjin'e laf atınca, Seungmin onun kafasına bir tane geçirmişti. Zavallı Jeongin...
"Peki ya ben? Ya ocakla oynayıp evi yakarsam!"
"Boyun yetmiyor."
"Balkona çıkıp aşağı düşersem?!"
"Kapısı kilitli."
"YA EVE GÖK TAŞI DÜŞERSE!!!" Bunu dedikten sonra kendini yere atıp ağlarmış gibi sesler çıkardı. "Ölmeme göz mü yumacaksın Seungmin..?"
"Saçmalama sadece iki saat. Uykun gelirse yukarı çık ve uyu. Karnın tok, bir şey olursa ev telefonundan arasın. Görüşürüz!"
