•ೋ°8°ೋ•

183 19 24
                                    

Görgü kuralları ister bir kraliçe ol, istersen bir baronun kızı herkes için geçerli ve sabittir. Elbette ki tüm dünyayı yöneten bir imparotorun eşi olursan kimse sana birşey diyemez.

Ve ayrı olarak tarih, matematik, bazı siyasi işler ve sadece o ailenin bilmesi gereken özel bilgileri bilirler. Bugün de Harumi'nin ilk tarih dersi var. Aslında tarih dersi almıştı, ama kendi krallığı hakkında. Madem İmparotoriçe onu bu bu kadar değersiz görmüştü, o da elinden geleni yapacaktı. Onun için çocuk oyuncağından farksız olacağı kesindi. Çünkü söylentiler o kadar fazlaydı ki, gerçek ile sahteyi ayırmak çok zordu. Hem gelip de yaptıkları savaşları ona anlatacakları yoktu herhalde. Bir devlet; ne olursa olsun asla kötü tarafını göstermezdi.

Tarih hocası olarak imparatorluğun en iyisi; Bayan Clara (bknz. Bölüm 1) gelmişti. Ki kendisi aynı zamanda Lloyd'un da tarih hocasıydı. Nişanlarında da büyük bir rol oynamıştı. Harumi adını bir yerden tanıdığını biliyordu. Yeni nedimesi dedikoducu olmasa belki de hiç hatırlamazdı. Elini hafiften yumruk yaptı. Daha hayatın eğlencesini almamışken bunun yapılması hiç hoş değildi. Prens bir yere kaçmıyordu ya! Sonra durdu. 'Belki kaçıyordur' diye düşündü. Ondan herşeyi beklerdi.

Bayan Clara her zaman giydiği pudra pembesi tonlarında ki elbisesini giymişti. Altın kenarlıklı gözlüğü tüm ilgiyi keskin gözlerine çekiyordu. Kahverengi saçları kafasında bir topuz ile tutturulmuş, tedirgin Prenses'imize doğru ilerliyordu. Kadının hiçbir hata yapmadan yürümesi, oturması dik durması kızı daha da tedirgin etmişti. Bayan, ilk önce çayı döktü. Çay soğuyana kadar kısa bir sohbet edebilirlerdi.

"Şimdilik sohbet edersek de olur. İlk dersimiz olduğundan size iki tane kitap önereceğim. Onun haricinde geri kalan süre boyunca sohbet edebiliriz." Bu biraz da olsa, Harumi'yi mutlu etmişti.

- Emerald'da güzel bir eğitim almışsın.

- Teşekkürler, Bayan Clara. Ama eğitimden daha çok çay partilerine katılmam daha etkili oldu.

- Elbette. Eğer çay partilerine katılmayı seviyorsan, bir hafta sonra olacak törende diğer leydiler ile konuşabilirsiniz. Belki başka bir çay partisi için davetiye de alırsınız.

- Ah, elbette tören. Krallık etrafında ki herkes mi gelecek?

- Evet. Fakat hepsinin geleceğini sanmam. Size yakınlık duymak isteyenler gelir. Düğünde herkesin olacağına emin olabilirsiniz ama.

Biraz daha konuştuktan sonra Bayan Clara evine doğru yol aldı. Bugün gayet iyi geçmişti. Sohbetin ilerisinde de ona 'Bana Clara diyebilirsin.' bile demişti. Pek kolay olmasa da iki tane kitap okuması gerekiyordu. ' 0'dan Şimdiye Oni İmparatorluğu ' ve ' Tüm Milletlerin Genel Ansiklopedisi '. Bunları bulmak için saray kütüphanesinin yolunu tuttu.

Saraya geleli fazla olmamıştı. Ancak Julia sağolsun, önemli yerleri az çok öğrenmişti. Kütüphane için ayrı bir binaya gitmesi gerektiğinden yerini bulmak pek zor olmamıştı. Bahçedeki yolu kullanırken pek belli etmeselerde, herkesin gözü ona doğru kayıyordu. Nedenlerini anlıyordu. O da başka yerden gelen birine, hele ki o kişi beyaz saçlı ise, garip ve merak dolu bir bakış atardı. Başkalarının bakışları altında kütüphaneye vardı. Tahtadan yapılma basamakları tek tek çıktı. Kapıyı başka biri açmasaydı, daha büyülü bir ortam elbette ki olabilirdi. Ve kapı Harumi'nin burnuna çarpmasaydı.

"Ç-ççok ö-zür diler-im." Eğer burnuna yediği darbe ağır olmasaydı, elbette ki sorun değil derdi ama burnunun sızısından önünde ki endişeli genci görmüyordu. Gencin endişeli tavırları sayesinde anca fark edebildi. Toplayabileceği kadar uzun saçları vardı. Ve bir kız için fazla erkeksi bir giyim tarzı vardı. Bunu taktığı kravat ve giydiği gömlekten anlayabilirsiniz. Fazla uzatmanın ve bakmanın saçma olacağı için Harumi sadece önemli değil deyip yoluna devam etti.

Kütüphane evinde ki kadardı. Belki biraz daha dolusu. Aradığı kitabı bulmak fazla zor olmamıştı. Evinde de kütüphaneye çok giderdi. Orada ki adam ona az yardımcı olmamıştı. Eski anıları aklına gelince hafiften güldü. Aklına Akita ile kütüphane de gizlice kurabiye yedikleri an geldi. Etrafı temizlemekle sorumlu olan Jack abiden hep korkmuşlardı. Gerçi o da sıcak bir ilişki istemiyordu.

Aradığı rafı buldu. Pek kullanılan bir yer değildi. Tozlu raflar kızın elinde bir tutam kir bırakıyordu. İlk ' 0'dan Şimdiye Oni İmparatorluğu ' nu buldu. İlk sayfayı açıp okumaya başladı.

'Oni İmparatorluğu adını zamanında vahşice savaşan kabileden almıştır. Yenildikleri anlar olsa bile genellikle büyük zaferler ile geri dönmüşlerdir. Bu yüzden şeytan anlamına gelen 'oni' ile adlandırılmaya başlamışlardır.

Zamanla garip söylentiler ile onların büyü bile yapabildiği ortaya sürülmüştür. Ancak kraliyet ailesi buna hiçbir zaman cevap vermemiştir...'

Birkaç sayfa sonra Harumi'nin başı ağrımaya başlamıştı. Başka bir kitaba bakmak istedi. Ayağa kalkarken ayaklarının uyuşturuğunu hissetti. Hafiften yalparayarakta olsa raflardan birine doğru ilerledi. Diğer kitabı aramaya çalışıyordu şimdi de. Bulmayı pek arzuladığı da yoktu aslında. Bulursa sorumlu olacaktı. Sorumsuzluğun verdiği güzel duyguyu seviyordu.

"Tsk" Ayakları yüzünden birden yere düşmüştü. 'Kim yerde kitap okumak daha iyi dediyse...' diye içinden geçirdi. Tekrar ayağa kalktı. Bir kere düştü diye bırakmayacaktı.

Güm!

Evet, yine düştü.

(Bu arada bu gerçek. 8 saat dizlerin bükülü oturunca böyle oluyor. İlk elden tecrübe edindim.)

Keşke biri yardım etse diye içinden geçirdi. Belki bağırırsa duyarlardı. "Biri bana yardım edebilir mi?" Diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Ses telleri birkaç saniyeden zarar görecek değildi ya.

Başka birinin ayak seslerini duyunca rahatlamıştı. En azından geleni görene kadar.

Lloyd Garmadon. Onca kişi içinden, O.

Bir prensesin yerde ne yaptığını anlamaya çalıştığından kaşları çok garip duruyordu. Prenses'in ise kendini tutmaktan bağrı çatlayacak gibiydi. Sonunda beceremedi ve kahkahaya boğuldu. Ne olduğunu anlamayan Prens'imiz ise kaşlarını biraz daha oynattı.

- Neden güldüğünü sorabilir miyim?

- Hiç. Birşey yok yani.

Lloyd'un korkutucu bakışları yerine gelince Harumi'nin de gülme hevesi kaçmıştı.

- Yardım için çağırdın ama bakıyorum da keyfin yerinde, Harumi.

- Ah, evet. Sürekli oturmaktan ayağa kalkamıyordum. Bir kitabı almaya çalışıyordum.

Prens biraz gözlerini etrafa gezdirdi. Pek bir şey yoktu. Bildiği kadarıyla bugün onun ilk tarih dersi vardı. Clara ona da öğretmişti. Bu yüzden hangi kitabı bulması gerektiğini biliyordu.

"Al bakalım." Diye kitabı kızın kucağına tosladı. "Ayağa kalkabiliyor musun?" Son bir kez denemesine rağmen başaramadı. Genç diğer kitabı da kızın kucağına tosladı. Yanına çömeldi.

Ama sanki... biraz fazla yakındı?

Genç kızın yanakları oğlanın ne kadar yakın olduğunu fark edince beyazlıktan toz pembeliğe doğru yola başladı. Daha da yaklaştı ve kız kendini havada buldu.

Bunu biliyordu zaten. Onu taşıyacağını tahmin etmişti. Ama herkesin içinde biraz utanç verici oluyordu.

Odasına vardığında hiçbir şey düşünmeden yatmak istiyordu. Bugün gördüğü kız haricinde.

~970 kelime

Bir ara beklentinizi fazla yukarı mı çektim ne.

Törenin olduğu bölümü iple çekiyorum. Garmadon ile tanışacağız. Ama bir sorun var. Garmadon'un soy adı yok. Veya adı.

[✓] LOSE | LlorumiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt