10

1.7K 172 178
                                    


/sen benim dünyamsın, ben sadece senin için ay'ım - moon

Dönem çok hızlı ve bir o kadar da güzel başlamıştı. Artık onlar için birer yabancı değildik; yemekhanede, bahçede veya koridorda karşılaştığımızda selamlaşıyor hatta bazen sohbet bile ediyorduk.

Belki de bu yüzden umutlanmak daha kolaydı. Sinsi bir yılan gibi sızıp duruyordu bu duygu içime. Karşı koyamıyordum, bana her gülümseyişinde içimde peydahlanan umudun kafasını ezemiyordum.

Keza Kunpimook'un da benden bir farkı yoktu. İkimiz de bir rüya aleminin içindeydik sanki.

Her şeyin yanında, okulun en popüler çocukları bizimle muhatap olduğu için artık bizim de okulda dikkat çekmeye başlamış olmamız vardı.

Galiba artık ezik değildik.

Pekala tamam, hala öyleydik ama bunu sadece biz biliyorduk.

O gün de sıradan bir okul günüydü ilk başta. Okul başlayalı bir buçuk ay olmuştu bile ve zaman sahiden akıp gidiyordu. Biyoloji sözlüsünden yeni çıkmış, küfür etmek için hocanın sınıfı terk etmesini beklemiştik ikimiz de. Hoca sınıftan çıkar çıkmaz Kunpimook derin bir nefes almış, önündeki kalemleri ittirip yere düşmesini sağlamış ve sertçe arkasına yaslanmıştı.

"Siktiğimin dersi."

"Al benden de o kadar."

"20 bile alamam ben bundan. Annem gerçekten bilgisayarımı elimden alacak bu gidişle."

Onun gibi sırtımı sandalyeye yaslarken kıkırdadım. "Sanki düşük not almanın sebebi bilgisayar, kardeşim, tek yaptığın Jia Er hyungu stalklamak ve hayal kurmak."

"Sanki sen farklısın." Kunpimook güldü. Halimize artık sadece gülüyorduk cidden.

"Değilim, o yüzden bilgisayarımı alacak olmaları hiç umurumda değil."

Kunpimook haklı olduğumu kabul edercesine başını salladı, sonra yere düşürdüğü kalemleri almak için sıranın altına eğildi. Tam da o sırada gördüm, sınıf kapısından içeri uzatılmış sarı saçları.

Jimin. Jimin'im.

Gözleri sınıfı tararken, bakışlarımızın buluşması bir anlıktı. Yerime mıhlanmıştım, kalbim kaburgalarımı kırdı sanki, bir an için nefes almak acı verici oldu. Yüzündeki gülüşü gördüğümde, kırılan kemiklerim tekrar yerine oturuvermişti. Her şey sahiden sadece anlıktı.

Onu her gördüğümde, her zaman ilk böyle hissetmeye devam etmiştim. Bu hiç değişmemişti. Güzelliği gerçekten can yakıcıydı.

Yıllar içinde, onu sadece fotoğraflardan görmek, kırılan kemiklerin iyileşmesine yardımcı olmuyordu artık. Hep kırılıyordum ama hiç onarılmamıştım. Oysaki gelip onarması için her şeyi feda ederdim ama zaten, benim her şeyim yine kendisiydi ve ne feda edecek, ne de beni kurtaracak bir Jimin'im yoktu.

"Jungkook!" Jimin'in adımı seslenmesiyle, tüm sınıfın gözlerinin bana döndüğünü hissediyordum. Onun sesini duyan Kunpimook da sıranın altında aniden doğrulduğu için başını sıraya çarpmış ve Jimin'in arkasında bekleyen Jackson'un sırıtmasına sebep olmuştu.

Ayaklandığımda, Jimin devam etmişti. "Bir bakar mısın?"

Kelimenin tam anlamıyla soluğu yanında almıştım. Kapıdan hafifçe uzaklaşıp koridora çıktığında hemen onun karşısında dikiliyordum.

"Müsait miydin?"

Jimin tatlı bir ses tonuyla sorduğunda, yanaklarımın kızarıp kızarmadığını düşünüyordum. Başımı hızlıca salladım. Ben her zaman ona müsaittim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 06, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin