11. Bölüm: İtiraf

976 126 19
                                    

İTİRAF

Günlerdir boyanmayı bekleyen duvarın karşısına geçerek elime taslağını oluşturduğum, bir deftere yapmak istediğim şeyin kafamdaki tasarısını çizdiğim resme baktım. Duvara tam oturacağını biliyor olmama rağmen yapacağım hatalar beni şimdiden korkutuyordu. Duvarı mahvetmekten mi korkuyordum yoksa korkumun sebebi sadece hata yapmak mıydı, bilmiyordum.

Elime aldığım kalemle önce kâğıttaki taslağı duvara aktaracak, sonrasındaysa boyalar âlemine adım atacaktım. Bu adımı nasıl atacağıma dair, her zaman olduğu gibi bir fikrim yoktu ama boyalarla yakınlaşmaya başladıkça, kendimi boyaların akışına kaptırdıkça yapabileceğimi, o zaman fikirlerimin genişleyeceğini biliyordum. Bazen bir şeyi gerçekten yapabilmek için, onu yapmaya çalışmak değil, onun size yol göstermesine izin vermek gerekiyordu. Bir şeyi yapmaktan çok daha zordu, yol gösteren bir şeyi takip etmek, doğru ama kolay olsa her şeyi herkes yapabilirdi.

İşin en güzel kısmı zor şeyleri yapabilen insan olmaktı.

"İnsanlar hata yapmaktan neden korkarlar?" demişti annem yıllar önce. Hata yapmaktan korkmamamı sağlamaya çalışıyordu ama o öldükten sonra hata yapmaktan daha çok korkar hale gelmiştim, elimde değildi korkmamak.

"İnsanlar hata yapmaktan neden korkarlar?" dedi annem, ben elimdeki kalem ve önümdeki kâğıtla bakışıyorken.

Omuz silkerek, "Bilmem," diye söylendim. "Herkes gibi olmaktan korkuyor olabilirler mi?"

"Herkes gibi olmak mı?"

Kafamı salladım. "Herkes hata yapar değil mi? Dünyada hata yapmayan insan yoktur, bunu bana sen söylemiştin. Eğer dünyada hata yapmayan insan yoksa birileri herkes gibi olmaktan korktuğu için hata yapmak bu kadar kötü bir şeydir. Eğer bazı insanların yapıp, bazı insanların yapmadığı bir şey olsa bu kadar korkulmazdı. Normal karşılanırdı."

"Güzel bir bakış açısı," dedi gülümseyerek. "Peki, neden korkmamalıyız biliyor musun?"

Önümdeki kâğıda bakıp ne kadar korktuğumu düşünerek, "Neden?" dedim çekine çekine.

"Hepimiz insanız da ondan," dedi bana doğru eğilerek, çok önemli bir sır veriyormuş gibiydi. "Aynı cinsten, aynı türden olan canlılar birbirlerine benzerler. Hayvanlar sürü halinde gezmeseler bile, bir diğeri ne yapıyorsa yapmayı dener, yapar. Evet, her yapılanı yapmak doğru değil ama hepimiz insanız, hepimiz aynı yanlışa düşebiliriz."

Aynı yanlışa düşme hikâyemin başlayış süreci böyleydi. Her hata yapışımda kendime insan olduğumu söyleyip dursam da, annem öldükten sonra hiçbir hatanın sonunda insan olduğumun bir anlamı kalmadı. Annemi öldürenin de bir insan olduğunu hatırladım ve bu, sadece insanlardan nefret etmemi sağladı. Bir hatayla herkesi suçlayan insanlardan hoşlanmazdım ama yaptım.

Edebildiğim her insandan nefret ettim.

Gelen tıkırtıyla kafamı dikkat kesildiğim duvardan kaldırarak Farah'a baktım. O, bana bu çok uluslu devletin kattığı en güzel şeydi.

"Günlerdir bu odadan çıkmadığının farkındasındır umarım," dedi üzgün bir suratla.

Durgun olduğumu anlamaması için gülmeye çalıştım ama başarılı olamayınca zorlamama kararı aldım. "Kendimi biraz sanata vermek istedim."

"Favor," dedi. "Günlerdir ona dair tek bir kelime etmedin. Bu durgunluğunu, halsizliğini neye borçlusun, bilmiyorum ama günlerdir yemek yemiyor ve Asrın Türkmen sunumlarına gitmiyorsun. Her hafta kardeşinle konuşacağın saatte telefon başında olurdun, bu hafta sanki konuşturmayacaklarından eminmişsin gibi eline telefon bile almadın."

Statis: YAKAMOZ (TİLKİ KİTAP)Where stories live. Discover now