Scene 14

459 53 23
                                    

Yurt binasının merdivenlerinden yukarı çıkarken hem Tay'ın hem de New'in gruptan çıkmış olduğunu gördü. Sıkkın bir homurtu çıkararak telefonu cebine koydu. Merdivenleri aştıktan sonra odasına girdi, çantasını bir kenara attı ve kendisini yatağına bıraktı. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Yorulmuş ve tükenmiş hissediyordu. Bünyesi daha fazla olan şeyleri kaldıramıyor ve her şeyin bir an önce sonlanmasını istiyordu.

Kendini uykuya bıraktı. Üstünde okulunun forması olan beyaz gömleği ve siyah pantolonu ile yatağında saatlerce uyudu. Uyuduğunda saat beşe geliyordu ve birisinin aramasıyla uyandığında saat dokuz buçuktu. Telefonu çalmasıydı daha saatlerce uyuyabilirdi. O kadar yorulmuş hissediyordu.

Arayan kişinin Tay olduğunu görünce keyfi kaçtı. Bir süre ekrana bakıp acaba kapanmasını beklese mi diye düşündü ama Tay'dan sonsuza kadar kaçamayacağını biliyor ve bunu uzatmak istemiyordu. Yeşil renkli telefon simgesini kaydırarak gelen aramayı yanıtladı.

"Alo?"

"Win?"

"İyi misin?"

"İyiyim. Uyuyordum."

"O zaman sonra arayayı-"

"Hayır, sıkıntı değil. Konuşabiliriz." 

Tay telefonun öteki ucunda sıkıntılı bir homurdanma çıkardı. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum." dedi. Win yatağında oturur pozisyona geçti. Yatağın ucuna kaykılıp bacaklarını dışarı çıkararak ayaklarını yerle buluşturdu. "Yaran nasıl oldu?" diye sordu Win. "Sızlıyor. Kolumu çok hareket ettiremiyorum." Telefonun öbür ucunda kolunu hareket ettirmeye çalıştığını çıkardığı kısık inlemeden anladı. "Kolunu zorlama." dedi Win. Aralarına yine sessizlik girdi. Odasında oturan Win yine perdelerin açık olduğunu fark etti. Kafasını cama çevirip karanlık gökyüzüne baktı. "Tay." dedi.

"Efendim."

"Bana içini dökmek istediğini biliyorum." Sesi istemsizce çok soğuk çıkıyordu ama bu Win'in elinde değildi. Ne hissediyordu şu an? İhanet mi? Arkadaşının ona aşık olması nasıl ihanet olabilirdi ki, Tay'ın hislerini ne kendisi ne Win kontrol edebilirdi sonuçta. Her şey üstüne üstüne geliyordu sanki.

"Nereden başlayacağımı bilmiyorum."

"Benden hoşlandığın için  bana mı yaklaştın?" 

"Hayır, evet- Off, aslında tam olarak değil." dedi Tay. "Sadece seninle daha da yakın olmak istedim. Nasıl yakınlaştığımızı hatırlamıyorsun değil mi?"

"Pencere kenarında Talay ile konuşuyorduk." dedi Win. "Sonra yanımıza geldin." 

"Ama neden geldiğimi bilmiyorsun."

"Bilmediğim için de sana sebebini soruyorum Tay." 

"Ben," içini çekti. "Kulağımı deldirmiştim. Off'la beraber gittiğimiz için o zaten biliyordu. Ailem bile fark etmedi çünkü asla benle ilgilenmiyorlar. Sürekli şirketle ilgileniyorlar." Duraksadı. "Sınıfta kimseyle pek konuşmuyordum. Kimse de beni umursuyor gibi değildi ve kendi halimde sıramda otururken sen ansızın tepemde dikilip kulağımı mı deldirdiğimi sordun.

"Sen ve Talay, sürekli sınıfta aptalca şeyler yapıyordunuz. Ansızın dans ediyordunuz, video çekiyordunuz, sıkıntıdan birbirinizi dövüyor ya da sınıftakilerle uğraşıyordunuz. Kısacası kendinizce eğleniyor ve nasıl olduğunu anlamadığım şekilde sınıftakiler de bunu garipsemiyordu."

"Bize alışmışlardı çünkü. Sen on ikinci sınıfta bizim okula gelmiştin ve biz çoktan onlarla bir sene geçirmiştik."

"Evet, biliyorum." Tay telefonun öteki ucunda sırıtıyor ve nedense bunu biliyordu. Onun konuşmasına devam etmesini dinledi. "İlk başta ikinize sinir olmuştum. Sonrasında ikinize gıcık olduğumu sansam da sizi izlemek çok eğlenceliydi. Sen küpemi fark ettiğindeyse aniden bana farklı göründün.

Le Fantôme de l'Opéra (BrightWin) Where stories live. Discover now