6|↬Hayallerin Kırık Temsilcisi

2.8K 672 445
                                    

Kuru dalları etrafı kaplamış ıssız bir yolda umutla yürümeye çalışmak. Ne kadar kolay olabilirdi? Uçuk hayaller bizi her zaman güzel yerlere götürürdü. Peki ya hayal kırıklığı? Hayal kırıklığı bir insanın ruhunu ölüme götürmekten başka bir şey yapmazdı. Kırıklarla dolu bir tabağa nasıl kimse dokunmuyorsa, hayal kırıklığı ile dolmuş birine de kimse yardım etmiyordu. Şu anda yüzüme dokunan rüzgar, bana karşı hiç olmadığı kadar şefkatliydi. Neyin şefkatiydi bu? Az sonra yaşayacağım hayal kırıklığına hitaben beni teselli mi ediyordu?

Sakat ayağımla beraber elim Vera'nın omzunda, diğerlerinden yaklaşık 5 dakika sonra adaya döndük. Ağaçların arasından, elimizle dalları iterek kumsal alanına girdik. Hala tek bacağımın üzerine basarken Vera'nın kolunu omzumdan çektim. Dikkatle etrafa baktığımda gözlerimin aradığı şeyi biliyordum. Çocukların yüzlerinde gördüğüm ifade, olayı anlamamda bana yardımcı olmuştu ama ben hala bakışlarımın arasında, hızla uzaklaşan tekneye bakıyordum. Neden bizi gördüğü halde bir şey yapmamıştı? Bizi burada bırakıp öylece kaçmış olamazdı.

Bakışlarımı, otuz saniye içerisinde gözlerimin önünden geçip giden tekneden ayırdım. Diğerlerinin yanına yavaşça otururken herkesin boş bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Şaka mı bu?"

Vera keyiften uzak bir şekilde güldü. Buraya geldiğimizden beri yaşadığımız hayal kırıklığının haddi hesabı yoktu. Gerçekten şu anda bulunduğumuz durumun şaka olmasını isterdim. Solgun ve tükenmiş bakışlarımı tekrar önümde duran eşyalara çevirdim. Karşımızda duran şey birkaç tane çadır ve erzaktı. Çadırlar kurulmuş bir şekildeydi ve erzaklar da özenle dizilmişti. Sanki bizimle dalga geçer gibi.

Artık burada olmak beni üzmekten çok sinirlendiriyordu. Buraya ilk geldiğimde içimde oluşan korku, hüzün ve özlem yerini deli bir sinire bırakmıştı.

Normal hayatımda, insanları korkutacak derecede olan dik ve sağlam bakışlarım, kendine güvenir ifadem, sinirlendiğimde kirpi gibi etrafa saçılan sarı saçlarım, bir insana baktığımda karşımdaki kişinin dikkatini en önce çeken şey olan yeşile çalan gözlerim gitmiş yerini hiç tanımadığım bir ben almıştı.

Küçükken yeni aldığım dondurmanın elimden kayıp gittiği zamanlardaki gibi bir hayal kırıklığı yaşıyordum. Sanki birileri bana sana piyango vurdu ama sen bunu alamayacak kadar fakirsin diyordu. Sürekli yüksek tutmaya çalıştığım moralim giderek düşüyordu.
Gözlerimi yerden kaldırdım. Bakışlarım Alara'yı buldu.

Alara, doğal olan sarı saçları ve gök mavisine benzer olan renkte gözlere sahipti. Dar alnı, küçük burnu ve küçük yüzüyle yavru bir kediye benziyordu. İnsanın içi, Alara'yı gördüğünde onu koruma isteğiyle dolup taşıyordu. Kimi zaman karamsar yapısı olmasına karşın içinde bir yerlerde olan umudu hiçbir zaman tükenmek bilmiyordu. Ne istediğini bilen, sürekli düşünen bir arkadaşımızdı.

İlk defa onu bu kadar dikkatle incelememin ardından gülümsedim. Gözlerimi Alara'nın yanında oturan Barlas'a çevirdim.

Barlas'ın su rengindeki gözlerinde neler döndüğünü hep merak etmiştim. Buraya geldiğimizden beri o gözlerin düşünmeden durduğu tek bir an bile olmamıştı. Gri kapüşonunun geçirdiği şapkasının arasından dik ve dağınık sarı saçları kendini etrafa saçmıştı. Konuştuğunda sağ alt dudağının köşesinde oynayan piercing her zaman dikkat çekiciydi. Ani çıkışları olmasına karşın erkeklerin en masum yüzlüsü oydu. Yapı olarak da bir erkeğe göre cılız sayılırdı. Bu adaya düştüğümüzden beri fiziksel anlamda en çok etkilenen kişi o olmalıydı çünkü iki günde zaten zayıf olan bedeni daha fazla çökmüştü.

KAYIP RUHLAR ZİNCİRİWhere stories live. Discover now