içimde dolaşan alkol gibi, git gide sarhoş oldum sana

1.1K 144 226
                                    

osamu, göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti.

rintarou'yla karşılıklı bir çekilde, yerde bağdaş kurmuş bir biçimde oturuyorlardı. abur-cuburların neredeyse tamamı yenmiş (osamu sayesinde), içkiler tükenmiş (osamu sayesinde) ve etraf biraz dağılmıştı (yine osamu sayesinde. ağlarken ve gülerken kendini bebek gibi bir o yana bir bu yana atmıştı).

şimdi ise çok yorulmuştu ve gerçekten başı dönüyordu.

bu yüzden biraz dinlenmek için, çekik gözlü oğlanın boyun girintisine kafasını koymak çok güzel bir fikir gibi görünmüştü.

rintarou, duraksadı. boynunda hissettiği düzensiz nefes alışlarıyla tüyleri diken diken oldu. midesi heycanla kasıldı ve kalbi kulaklarında attı. osamu'yu rahatsız etmemek adına nefesini tuttu.

"biraz daha nefessiz kalırsan ölüceksin." bayık bakışlı oğlan dalga geçti.

suna kıkırdadı. her ne kadar karşısında delicesine hoşlandığı çocuk olsa da o, osamu'ydu. en yakın arkadaşı. bu yüzden biraz daha sakinleşmeyi denedi. "benim için endişelendiğini görmek mutluluk verici."

osamu gözlerini kapattı. "elbette endişelenirim, aptal."

kahve saçlı çocuk, elini gri saçlının ensesine götürdü,  oradaki minik saçlarla oynamaya başladı. "görüyorsun ya, ilgiye fazlasıyla açım."

"asla tatmin olmazsın." osamu, hafifçe gözlerini araladı. "sınıfımızdaki bütün kızlar sana resmen aşık." sesi hafif sinirli geliyordu.

suna, kendisini kıskanmış olmasını diledi.

yeşil gözlü oğlan hafifçe kahkaha attı. "kızların benden hoşlanmasını mı kıskanıyorsun? merak etme, senden de hoşlanan birileri vardır eminim." osamu ağzının içinden bi şeyler geveledi. rin ise devam etti. "yine de onları suçlayamam, komik ve yakışıklıyım."

"ve kambursun."

"kalbimi çok kırıyorsun."

miya'nın dudaklarının kenarı kıvrıldı. şimdi ikisi de gülümsüyordu. rintarou, elini ona yaslanan oğlanın kafasından çekmemişti. osamu ise keyifle mırıldanıyor ve uyukluyordu.

"hm, daha önce hiç kedim olmamıştı." suna kendini tutamadı.

osamu homurdandı. "kapa çeneni."

bir süre daha böyle kaldılar. çekik gözlü oğlan ne kadar aynı pozisyonda oturduklarını hatırlamıyodur. on dakika? yirmi dakika? yarım saat? umrunda değildi. burnuna gri saçlının ferahlatıcı parfümü gelirken, elleri yumuşak saçlarının arasındayken, kafası boynundayken ve kulağına çocuğun sakin nefes alışları geliyorken dünya yansa umrunda olmazdı.

osamu'yu seviyordu, çok fazla hem de.

"seni seviyorum."

ah.

siktir.

gözleri, yanlışlıkla söylediği cümleyle birlikte panikle açıldı.

siktir, siktir. neden böyle bir şey söyledi? daha zamanı değildi! rintarou'nun kalbi panikle attı. nefes alışları hızlandı. olduğu yerde, soğuk terler akıtıyordu. yutkundu. fakat bekle bir saniye. hala çevirme şansı vardı, değil mi? evet, evet, sevgisinin arkadaş olarak-

"ben de seni seviyorum, rin." osamu, her zamanki sakinliğiyle konuştu. "iyi ki varsın."

ah. pekâlâ. bu noktada suna, içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. gri saçlının bunu arkadaşça söylediğini biliyordu, elbette yaptı. bu kadar sakinlikle cevap vermesinin başka bir açıklaması olmazdı.

o zaman neden rintarou, kendini tutamayıp çocuğun açıkta kalan boynundan öptü? lanet olası, birazcık bile iradesi yok muydu?

suna beyninin içinde kendini yumrukladı.

geri zekalının tekiydi.

miya, öpücükten sonra hareketsiz kaldı. çekik gözlü oğlan ne bir nefes sesi duydu, ne de bir kıpırdanma gördü. gerildi. endişeli bir şekilde olabilecek en kötü senaryoları kafasında düşünmeye başladı. osamu ona tokat mı atacaktı? onu dövecek miydi? yüzüne tükürecekti, belki? ne kadar iğrenç olduğundan bahsedecekti? veya hayatından aniden çıkıp gidecekti ve suna onu bir daha göremeyecekti? rintarou yutkunamadı. bütün senaryolar, en kötü sonuçları doğuruyordu. kalbi ensişeyle attı.

sonunda osamu, kafasını suna'nın boyun girintisinden kaldırdı. pembeleşen yanaklarıyla ondan başka her yere bakıyordu. "artık uyuyalım mı? uykum var."

suna ise büyülenmiş bir şekilde kafasını salladı.

sunaosa ー drunk in loveWhere stories live. Discover now