03 || why are you being so rude

990 140 219
                                    

"Bu şarkıyı çok seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bu şarkıyı çok seviyorum."

Sun ucu kül rengi saçlarını geriye ittirip teybe uzanırken birkaç saniyeliğine gözlerimi yoldan ayırıp yüzüne kısa bir bakış atmıştım. Gülümseyerek sesini yükseltti ve rastgele bir kanalda duran Sit Still Look Pretty'nin sözlerinin arabaya dolmasını sağladı.

Benim de sevdiğimi bildiğinden dolayı tepkimi ölçmek için başını hafifçe çevirip sürücü koltuğunda oturan bana baktı fakat şarkıyı en az onun kadar sevsem de hiçbir tepki vermedim.

Gergindim, yine.

Hyunjin hastaydı; her ne kadar gelmek istese de annesi evden ayrılmasına izin vermemiş, başının etini yiyeceğimi bildiği için raporunun fotoğrafını yollamıştı. Pratiğimizin aksadığı yetmezmiş gibi üstüne fedarasyonun finallere hazırlandığımız için, ortak patinaj çalışmasından önce bize ayırdığı bir saati Hyunjin gelmediği için hokey takımına vermişlerdi.

Bölge yarışmalarına yalnızca iki ay kalmıştı, pistte pratik yapmam gerkirken ben, oturup aptal hokeycilerin aptal bir diskin peşinden on kişi koşturmalarını izleyecektim.

"Arin,"

Sun'ın yumuşak dokunuşunu omzumda hissettiğimde gözlerimi yoldan ayırıp birkaç saniyeliğine ona baktım ve "Hm?" diye sordum.

"Bu kadar gerilmeni istemiyorum, çok streslisin be güzelim."

Önümde uluslararası olimpiyatlara katılabilmek için geçmem gereken üç final turu ve ayrı olarak bireseysel kariyerimi ilerletebilmek için katılmam gereken sayamayacağım kadar çok bölgesel performans bulunduğundan kaynaklanıyor olabilirdi bu kadar stres tabii.

Ama "Boş ver." dedim yalnızca. "Geriliyorum hemen, biliyorsun." diyerek devam ettiğimde hafifçe başını sallamıştı.

Spor merkezinin binası görüş açıma girdiğinde solumuzda kalan sokağa doğru direksiyonu kırdım. Uygun bir yer bulduktan sonra arabayı park edip el frenini çekmiş ve arabadan inmiştim. Arka taraftan çantamı alıp sırtıma atarken Sun da arabadan inmiş ve etrafını anlamsız bakışlarından bolca göndermeyi ihmal etmemişti.

"Neden bu kadar uzağa park ettin?"

"Donghyuck bulamasın diye."

Birkaç gün önce beni merkezde bırakmasının intikamını henüz almamıştım ve bunlar yalnızca alıştırmaydı.

Yüksek sesli bir kahkaha bıraktığında ben de güldüm ve uzanıp koluna girdim, birkaç dakika içinde birlikte spor merkezine vardığımızda Sun'ı sahaya göndermiştim. Ben ise üzerimi değiştirip telefonumu çantamdan aldıktan dolabımı kilitledim, ardından büyük cam kapıdan geçktikten sonra tribünlerden aşağı doğru inen merdivenleri takip etmiştim.

Beklendiği üzere yine sinir olduğum mavi formalı aptallar topluluğu kocaman buz pistinin hepsini işgal etmilerdi fakat skora bakılacak olursa maçları bitmek üzereydi, bu yüzden birazcık olsa da rahatlamıştım.

the red queen effect :: jung sungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin