06 || more annoying when you drunk

1K 157 359
                                    

"Pizza yapmayı da öğrendim biliyor musun? Bir daha geldiğinde pizza yaparız

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Pizza yapmayı da öğrendim biliyor musun? Bir daha geldiğinde pizza yaparız."

Okulda Sun, pratiğimden sonra onlara uğramamı istemiş ve dergi hakkında yardım edeceğim birkaç şey olduğunu söylemişti. Edebiyattan pek anlamıyor olsam da saat onda kendimi arkadaşımın evinde bulmuştum. Güya birkaç ünlü sporcunun biyografisinin özetini çıkaracaktık fakat yarım saat bile geçmeden kendimizi mutfakta bulmuştuk, hem de arkadaşımın boş zamanlarında yemeyi hobi edindiği çilekli kurabiyelerden yaparken.

Elindeki kalemi çevirerek konuştuğunda gülmeden edememiştim. "Sadece yumurtaları çırptın." diyerek cevapladım henüz az önce kontrol ettiğim fırına arkamı dönerek. Ardından oturduğu masaya yürüdüm ve uzun bar taburesine bedenimi bıraktım. Dirseğimi masaya, çenemi de elime yaslayarak esnediğimde Sun elindeki kalemi bana doğrultmuştu. "Onu da yapmayabilirdim Kim Arin."

"Tamam, bir dahaki sefere gerçekten sen yapacaksan gelirim."

"Sanki yapsam yiyeceksin de." diye homurdanıp yazdığı şeye geri döndüğünde derin bir nefes bıraktım dudaklarımdan. Ben de yaşıtlarım gibi abur cubur yemek isterdim tabii, hatta çok nadir yesem de sevdiğim şeyler de vardı ama dikkat etmek, hatta daha fazlasını yapmak zorundaydım.

Tam cevap vermek için dudaklarımı araladığımda masadan tanıdık melodi yükselmişdi, ikimiz de telefonumun ekranına baktığımızda yan yana dizilen harfler ile derin bir nefes aldım ve ekranı kaydırarak telefonu kulağıma yasladım.

"Efendim Donghyuck?"

"Geliyor musun?"

Harfleri ağzında yuvarlayıp yüksek sesle konuşuyordu, sevgili kardeşim bana sadece bilardo oynamaya gideceklerini söylese de sarhoş olduğunu yalnızca iki kelimesinden anlamıştım.

"Konum at, geliyorum." dedim yalnızca, her ne kadar bir araba dolusu laf etmek istesem de tekrar derin bir nefes aldım ve telefonu kapatıp pantolonumun cebine sıkıştırdım.

"Gidiyor musun?" Sun elindeki kalemi bıraktıktan sonra sonra sorduğunda masadaki eşyalarımı çantama tıkıyordum. Başımı sallayarak onayladım onu, ardından sandalyeden indim ve çantamı omzuma astım.

"Biraz daha kalsaydın keşke, yarın cumartesi."

O da sandalyesinden indikten sonra mutfaktan çıkıp beraber evin girişine doğru ilerledik. "Sarhoş olmuşlar, gidip almam gerekiyor." dedim kapının önünde botlarımı hızlı bir şekilde giyerken. Ardından Sun'a sarıldım ve "Kurabiyeleri sakın yakma." dediğimde dudaklarından sesi bir kahakha dökülmüştü.

Yaklaşık on dakika içinde Sun'ların evinden ayrılmış, Donghyuck'un attığı konuma doğru yola çıkmıştım. Karşımda bir tür bar bekliyordum aslında fakat attığı önünde durduğum mekan tıpkı söylediği gibi bir bilardo salonuydu. Renkli ve kocaman yanıp sönen ışıklı binaya doğru giderken aynı zamanda gözlerimle kardeşimi arıyodum.

the red queen effect :: jung sungchanWhere stories live. Discover now