04 || you should have told me

967 143 189
                                    

"Bu arada üzgünüm,"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Bu arada üzgünüm,"

Sun sessizce mırıldandığında neden özür dilediği hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Bacaklarını önündeki koltuğun sırtına uzatmış ellerini kucağında birleştirmiş otururken ben de uzattığı koltuğun yanındakine yaslanmış, kollarımı göğsümde bağlamış vaziyette dikiliyordum. Sinirliydim aynı zamanda, öfkem bir türlü geçmiyordu.

Ben ne demek istediğini anlamaya çalışırken Sun başını soluna, yanında oturan ve elindeki diskle oynayan Jeno'ya çevirmiş ve "Benim yüzümden tartıştınız." diyerek devam etmişti. Jeno kendine önce söylediğini anlamasa da birkaç saniye içinde kaşları hafifçe çatıldı ve başını Sun'a çevirdi.

"Seninle alakası yok Sun, üzülme."

"Var tabii, saçma sapan iş yapmasam-"

"Kızım Jeno'yu sen düşürmedin hehalde." diye kestim sözünü. "Atılmasaydı öne." diyerek devam ettiğimde Jeno elindeki diski kucağına bırakmış ve derin bir nefes aldıktan sonra yüzüme bakmıştı.

"Arin haklı, seni tutmaya çalışan bendim." diye mırıldandı geriye yaslanırken. Ardından diski çantasına sıkıştırdı ve gözlerini üzerimden çekti.

"Keşke bunu kaptanına da söyleseydin."

"Arin."

Sun, uyarır bi tonda ismimi tekrar ettiğinde gözlerimi devirmiştim.

"Chan pistte çok ciddileşiyor," dedi Jeno. Diliyle dudaklarını ıslattıktan sonra tekrar gözlerime bakmıştı. "Yaralanma konusunda biraz hassas ayrıca, onu anlıyorum."

Fakat ben anlamıyordum.

"Oynatabiliyor musun bacağını?"

Donghyuck elindeki havluyla ıslak saçlarını kurulamaya çalışırken oturduğumuz tribünlere ilerliyordu. Omzuna attığı çantasını Sun'ın yanındaki koltuğa bırakmış ve boştaki elini pantolonun cebine sıkıştırmıştı.

"Hayır." diye cevapladım Sun yerine. Canın fazlasıyla yandığını biliyordum, dizi mosmor olmuştu; geçtikçe şişiyordu aynı zamanda.

"Gidelim daha kötü olmadan." Hyuck havluyu çantasına sıkıştırırken mırıldandığında hafifçe başımı salladım. Arkamdaki koltuğa bıraktığım çantamı alırken Donghyuck bir şey demeden Sun'ı kucağına almıştı, Jeno da ikisinin çantalarını aldı ve birlikte merdivenlerden çıkmaya başladık.

"Sun, belim çıktı kızım." Donghyuck merdivenleri çıkarken yarım ağız gülerek söylediğinde Sun omzundaki yumruğunu sırtına geçirmişti. "Kes sesini."

"Olmaz böyle bak, sürekli pizza yiyorsun."

Sun'ın ağır olduğu falan yoktu, yalnızca neşelendirmek için konuştuğunu biliyordum bu yüzden salonun kapısını açarken "Kurabiyeler var bir de." dediğimde Donghyuck sesli bir şekilde güldü.

the red queen effect :: jung sungchanWhere stories live. Discover now