Hayal

179 54 18
                                    

Hayal... Onu ilk gördüğümde rüyalarımdaha yeni başlamıştı. Kim olduğunu bilmediğimbirkadının bedenine girmiştim rüyamda. Uyandığımdaysa ilk gördüğüm kişi Hayal olmuştu. Beni sokakta gördüğünde kalacak yerim olmadığı için kalacak yer olarak çalıştığı hamburciye davet ettiğini söylemişti. O gün karnım çok açtı. Bunu hissedebiliyordum. O, bana hamburger yapmıştı. O gün yediğimhamburger hayatımda yediğim en güzel hamburgerdi. Çünkü onu hiç tanımadığım biri bana iyilik olarak yapmıştı. Bazen birisinin yaptığı çok küçük bir iyilik sizin kalbinizi kazanması için yeterli olurdu. Ben de daha o gün içimde ona karşı farklı bir duygu hissetmiştim. Yıllar önce unuttuğum bir duygu.

                     Hayal karşımda sırt üstü uyuyordu. Hastanedeki yatağında seruma bağlıydı. O bu hâldeyken bile ben tehlikedeyken yanıma gelmişti. Neyi vardı? Kalbiyle ilgili bir sorun muydu?

                    Gözlerim onun dudaklarına daldı. Dudakları... Sanki eşsiz bir şarkı söylüyordu bana karşı. Hiç bitmeyecek bir şarkı. Ve daima benim için çalacak olan bir şarkı. Sanki okyanus gibiydi. Sonsuzluğa uzanıyordu, insanın izlerken kendini kaybedeceği bir okyanus. Derin, eşsiz ve sonsuz... Büyüleyici... Onun dudaklarında beni çeken  bir şey vardı. Sanki bir çeşit iksir gibi. Ve ben... Ve ben o iksir sayesinde yaşayabilecek bir canlıymışım gibi. Sanki o bir ilaç gibiydi ve  ben ancak o ilaç sayesinde iyileşecek bir canlıymışım gibi...

                    O, bu hâldeyken beni kurtarabilmek için mi gelmişti?

                   Hâyâl, sen gerçekten de ölecek misin?
                   Peki senin  ölümüne ben dayanabilecek miyim?
                   Peki sen ellerimden gittiğinde, kaybolduğunda ben hâlâ ben olarak kalabilecekmiyim?

                 Hâyâl... Benden asla gitme.
                   Çünkü sen öldüğünde...
                   Sen öldüğünde...
                  Benim içimde de bir şeyler ölecek.
                   Ve o zaman ben kaybolcağım.

                   Onun yüzünün ifadesinde kayboluyordum. Yüzününher hattı bir heykeltıraşın eşsiz dokunuşuyla yapılmış gibiydi. Bir insanın teni bu kadar beyaz olabilir miydi? Bu... Ölüme yakınlığın beyazlığı mıydı? Küçük, kalkık bir burnu ve öne doğru çıkıntı yapan çenesi vardı. Şu anda kapalı olan gözleri kısıktı.  Sanki yüzündeki her nokta birbiriyle uyum içindeydi ve her bir nokta  beni  kendisine doğru çekmek için  yapılmıştı.

                Ellerimi onun yanağında gezdirdim. Onun yanağı yumuşacıktı. Pürüzsüzdü.

                Rüyalarımda bedenine girdiğim kız Hâyâl'in birkaç sene önceki hâliydi. Peki ya Kâbus? Tanrım Kâbus da onun çocukluk hâliydi. Tanrım... Hâyâl'in hayatı ne kadar kötü geçmişti.  Çocukken onun dışarı çıkarsa zarar göreceğini düşünen delirmiş annesi tarafndan  bir kafese sokulmuş ve orada büyütülmüştü. Çocukluğu  annesi tarafından kapatıldığı kafeste geçmiş, her gün anne babasının kavgalarına tanık olmuştu. Babası annesini öldüğrüdğündeyse kendisini korumak adına  babasını öldürmek zorunda kalmıştı.

             Hayal gözlerini açtı. Gözleri bir okyanus kadar derindi. Onlara bakınca  kendimi sonu olmayan bir dünyaya bakıyor gibi hissettim. Elim elleriyle tutarak parmağıma öpücük kondurdu. Sonra elime yazılı olan yazıyı gördü.

             "Öğrenmişsin tamircim.

             Tamircim... Onun tamircisi miydim? Peki onun hayatını kurtarabilir miydim?
             Ben hiçbir şeyin tamircisi değildim. Gözümden bir damla yaş aktığını hissediyordum. Evet bir damla yaş akıyordu.Aslında hıçkırmak istiyordum. Hıçkırıklara boğularak ağlamak... O gidiyordu. Yavaş yavaş elimden gidiyordu. Ve ben bir şey yapamıyordum.Melodi'nin elimin arasından yavaş yavaş kayarak düşmesi, sonsuzluğa gitmesi gibiydi. Ve ben Hâyâl'i de tutamıyordum.
    
              Hâyâl beni tutarak kendisine doğru çekti. Başım onun göğüslerine yaslandı. Beni oraya hapis etmişti. "Bana bir şey olmayacak Rüzgar. Ben her defasında senin yanında olacağım. Korkma. Asla bensiz kalmayacaksın. Sana söz veriyorum. Biz sonsuza kadar birlikte olacağız. Sonsuza kadar. Bu neye mâl olursa olsun. İşin sonunda ne olursa olsun, hep senin yanında olacağım. Sen hep benim yanımda olacaksın. Sana asla bir şey olmayacak."

                Bana bir şey olmayacak mıydı? O ölüyordu ama hâlâ beni düşünüyordu. Hâlâ benim güvenliğimi düşünüyordu. Onda en sevdiğim özellik neydi? Melodi'ye  benzemesiydi. Onun gibi insanlar sadece başkalarının iyiliğini düşünürdü. Kendilerinden önce başkalarını düşünürlerdi. Böyle bir dünya için fazla iyilerdi.

                    Sen neler yaşadın Hâyâl... Bu yaşadıklarının karşısında nasıl dayanabildin? Hayatımda onun kadar acılı bir yaşam çeken kimse görmemiştim. Onun kalbi bu yüzden mi ölüyordu? Yaşadığı hayattan dolayı mı?

                   "Seni hep seveceğim. Sen, o kadar seveceğim ki artık yeni bir kalbin olacak ve o asla sönmeyecek. Sonsuza kadar benimle olacaksın." gözyaşlarımın onun göğsüne aktığını hissedebiliyordum. Onun göğsünde sonsuza kadar uyuyabilirdim. Sonsuza kadar. O zaman dünya dururdu ve sadece ikimiz olurduk. O ve ben...

                       Belki de böyle olmalıydı. Böyle olması gerekyordu. Her şeyi boşverip sadece onunla olmalıydım. İlçedeki ölümlerin hepsi dikkat çekiciliğini yitirdiler artık gözümde. Bana değer vermeyen ilçe halkı yerine Hâyâl'in yanında olabilirdim onun son günlerinde. Ve... Ve onu o kadar çok severdim ki sonunda belki de o iyileşebilirdi.














ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin