Yüzlerce Melodi

158 74 7
                                    

Sonsuza kadar burada benimle kal, diyordu. Onunla kalırdım. Sonsuza kadar kalabilirdim. Bu oydu. Melodi. Bunun o olduğunu belirten tek şey yüzü değildi. Konuşması, ses tonu, yüzündeki o sıcaklık, gülümseme, gözlerindeki o ifade...

                              Onunla her yere gelirdim. Her labirente, her ıssızlığa, her kayboluşa, her yok oluşa... Artık böyle hissediyordum. 

                             Ondan yüzlerce vardı şu an. Belki de binlerce... Hepsi de gözlerimin önündeydi. Ona dokunmak için elimi uzattım. Elim sert bir şeye çarptı. Ne olduğunu anlayamadım. Havada görünmez bir nesneye çarpıyordu sanki elim. Ona bir türlü dokunamıyordum. Birkaç saniye sonra elimin aslında aynaya çarptığını anladım. Ayna... O şey bir aynaydı. Ama bu nasıl olurdu? Karşımdaki Melodi'ydi. Buna emindim. Yüzündeki o ifade bile aynıydı. Bu bir taklit olamazdı. Hiçbir taklitçi bu kadar iyi taklit üretemezdi. İçimde uyandırdığı his dahi aynıydı.

                          "Melodi!"

                         Elimi tekrar ileri doğru uzattım. Tekrar o görünmez duvara çarptı elim. Bu bir aynaydı. Melodi aynanın içinde miydi? Hayır böyle olmamalıydı. Gerçek Melodi labirentte bir yerdeydi ve onun bir yansıması aynalarla kaplı bu labirentte yüzlerce Melodi üretiyordu. O buralarda olmalıydı. Hangi görüntü gerçek Melodi'ye aitti?

                        "Ben burada hapis kaldım Rüzgar. Beni kurtarmak için mi geldin?"

                         "Evet seni kurtarmak için geldim."

                         Aynalardaki Melodiler yürümeye başladı. Onlar yürüyünce ben de yürümeye başladım. Onların yürüdüğü yere doğru yol aldım. Melodi, sanki benim onun arkasından yürüdüğüme emin gibi hiç arkasına bakmadan yürüyordu. Yol ayrımlarına geldikçe hangi yoldan gittiğini hatırlamaya çalıştım. Şimdi sağa döndük, şimdi sola döndük...Ama bu sonsuza kadar sürmedi.

                         Beni ürküten bir gerçeği fark etmemse dakikalarımı aldı. Dakikalar boyunca yüzlerce Melodi'yle birlikte yürüyorduk. Fakat hiçbir ayak sesi duyamamıştım. Duyduğum sesler sadece kendi adımlarımın sesleriydi.

                         Onu takip et, diye haykırdı içimdeki bir ses; bir diğer ses "Bırak onu." diye seslendi. Melodi'nin yansımalarının peşinden koşmaya başladım. Yüzlerce, binlerce Melodi yansıması hızlı şekilde yürüyordu, benden uzaklaşıyordu. Ara sıra arkasına bana doğru bakıp: "Peşimden gel, sana yolu göstereceğim." diye sesleniyordu. Gittikçe çıkıştan  daha uzaklaştığımı hissediyordum. Çıkış yolunu bulabilecek miydim? Bilmiyordum, bunu umursamak da istemiyordum. Şu an sadece Melodi'nin peşinden gitmek istiyordum.

                         Melodi'nin görüntüleri durdu. Ben de durdum. Melodi'nin görüntüleri bana doğru gelmeye başladı. Yüzlerce Melodi bana doğru geliyordu ama hiçbirinin ayak sesi yoktu. Sadece konuşma seslerini duyabiliyordum. Zihnimin bir köşesi bu ayrıntılara dikkat ediyorken, zihnimin geri kalan çoğunluk kısmı sadece o an Melodi'nin orada bulunmasına odaklanmıştı.

                            "Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

                            "Hatırlamıyorum."

                            "Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

                             "Hatırlamıyorum."

                              "O hâlde hatırla."

                              Aynadaki Melodi görüntülerinin bir kısmı silinmişti. Artık ben vardım aynada, benim görüntüm vardı. Görüntüdeki ben ormanın içinde yürüyordu. Sonra karşısına  duvar çıkıyor, duvardan tırmanarak çıkıyordu. Duvarın tepesine gelince aşağı zıplıyordu. Düşmenin şiddetiyle yere çökerek ayağını tutuyordu. Ayaklarını tutarak dakikalarca bekliyordu. Sonra yanına bizi karşılayan fötr şapkalı adam geliyordu.

                          Görüntüdeki kişi nasıl  ben olabilirdim? Daha önce buraya gelmiş miydim? Buraya gelip daha sonra geldiğimi unutmuş olabilir miydim? 

                            Görüntü önce karardı, aydınlandığında tekrar Melodi'nin yansımaları ortaya çıktı:

                             "Hatırla." diye seslendi tekrar. Görüntü tekrar  karardı. Aynadaki görüntüde tekrar ben vardım artık bir sandalın üstündeydim. Nehrin karşı tarafına geçmeye çalışıyordum. Öğretmenin sözleri kafamda yankılanmaya başladı: "Neden Peri Çayı'nın karşı tarafında  hiç ev yok? O nehir lanetli." demişti. Bu sözler kafamda  tekrar tekrar yankılanmaya başladı. Aynadaki benim görüntüm nehrin karşı tarafına gittikçe daha çok yaklaşıyordu. Oraya ulaşmayı başarabilmiş miydi acaba? O nehrin  karşı tarafına ne zaman gitmeye çalışmıştım?

                              Görüntü tekrar karardı. Melodi'nin görüntüsü tekrar ortaya çıktı. Sonra görüntü tekrar değişti. Bu kez görüntüdeki kişi Kedi'ydi. Yüzünde sinsi bir sırıtış vardı. Elindeyse yangın ekipmanları bölümünden alınan kırmızı bir balta vardı. Baltayla okulun camlarına vuruyordu. Bir cam kırıldıkça diğerine geçiyordu.

                                  Görüntü karardı. Artık hiçbir şey yoktu. Ne Melodi'nin yansımaları ne de başka bir görüntü. Sadece aynadaki kendi yansımam vardı. Yaptığım şeyin yanlışını fark ettiğimde bütün vücudum titremeye başladı. Duvarın üzerindeyken labirenti gördüğümde, orada çıkış yolunu tepeden görebildiğim hâlde çıkışı bulmanın imkansız gibi olduğunu düşünmüştüm. Şimdiyse labirentteydim ve elimde hiçbir şey yoktu.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin