Dönme Dolap

144 67 11
                                    

"O tehlikeli biriydi. Onun yaşaması masum insanların hayatını tehlikeye sokacaktı."

                    "Onu öldürdün mü?"

                    "O tehlikeli biriydi."

                   "Bir insanı öldürdün."

                   "Onun bir insan olduğunu sanmıyorum." Beste bakışlarını benden uzaklaştırdı.  Sanki çok uzak bir mesafeye bakıyordu. Uzun bir sessizlikten sonra konuştu: "Bugüne kadar kimseyi koruyamadım. Sevdiğim insanların ölümünü izledim. Sırf zayıf olduğum için onları koruyamadım. Artık bu devam etsin istemiyorum."

                        Beste geri çekildi sırtını atlı karıncadaki bir at maketine dayadı. Bir eliyle öne doğru dökülen beyaz saçlarını arkaya attı. Saçları beyazlamış olsa da daha yaşlı gözükmediğini fark ettim. Tam aksine yüz hatları artık daha keskin ve daha güçlüydü. Bu ona daha güzel bir görüntü sağlıyordu. Fakat bu güzelliğinin içinde garip bir korkutuculuk ve garip bir güç saklandığı hissediliyordu. 

                     "Uyandığımda senin nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Bulamayınca bu adama sordum. Bana seni labirente hapsettiğini ve bir daha oradan çıkamayacağını söyledi. O seni hapsedip senin orada ölmeni bekledi. O kötü birisiydi. Bu yüzden yaşamasına izin veremezdim."

                      İçimde ruhumun bir bölmesi ona hak veriyordu. Beste hayatı boyunca hep sevdiklerini kaybetmişti. Bu yüzden delirerek kendisini bir süper kahraman gibi görmeye başlamıştı. Şimdiyse gerçekten bir süper kahramandı. Tehlikeli bulduğu herkesi öldürerek sevdiklerinin güvenliğini sağlamaya çalışıyordu.

                      "Onu öldürdükten sonra senin peşine düştüm. O labirentte gördüğün her şey bir oyundu. Seni oraya hapsedip bir daha oradan çıkmamanı sağlamak için düzenlemişti bu oyunu."

                      Labirentte gördüğüm Melodi'yi düşündüm. Onun her şeyi gerçek gibiydi. Bana hissettirdiği duygular gerçek gibiydi. Bunlar nasıl oyun olabilirdi ki? Duygular oyun olabilir miydi?

                       "Gel, çözmemiz gereken sorular var. Buradaki işlerimizi henüz bitirmedik." dedi. Beni elimden tutarak yürümeye başladı. Atlı karıncadan birlikte indik. Sonra dönme dolaba doğru yürümeye başladık.

                         "Beste, sen... Sen iyi misin?"

                          "Evet iyiyim kendimi hiç olmadığı kadar güçlü hissediyorum."

                        Aklıma fötr şapkalı adamın sözleri geliyordu: "En çok hayalini kurduğu şeye sahip olacak; fakat en değer verdiği şeyi kaybedecek." Onun en değer verdiği şey ne olabilirdi ki?

                      "Beste, en değer verdiğin şey nedir?" 

                    Beste sorumu cevapsız bıraktı, onun yerine elimi daha sıkı kavradı. Dönme dolabın olduğu alana doğru yürüyorduk. Bu şey yüzlerce yıl önceki bir zamandan kalma gibiydi. Üzerini yer yer pas tutmaya başlamış, boyası atmış, yer yer soyulmuştu. Bu görüntü insanın ister istemez ürpermesine neden oluyordu. Dönme dolabın önüne gelince Beste durdu: "İşte asıl gizem bunda yatıyor."

                   "Anlamıyorum." dedim.

                   "Anlayacaksın." dedi. Elimi tekrar tutup bu sefer beni geriye doğru götürmeye başladı. Üzerinde "Geçmişe Hoş Geldiniz." yazılı tabela bulunan mağaranın önüne geldik. Mağaranın girişi devasa boyutlardaki bir ağacın altındaki oyukta başlıyordu. Oyuk aşağı doğru iniyordu. Mağaraya yaklaştığımızda mağaranın yan taraflarında meşaleler bulunduğunu gördük. Bu meşaleler ne zamandan beri yanıyor olabilirdi? Mağaraya girince içerisi meşaleler sayesinde yeterince aydınlık olduğu hâlde duvara dayalı meşalelerden birisini aldık ve yolumuza devam ettik. İlerledik, ilerledik... Bir yerlerden su damlalarının su birikintisine vurma sesi geliyordu. Bir mesafeden sonra ayaklarımızın altında derinliği birkaç santimi aşmayan su birikintisinin oluştuğu bir yere gelerek buradan devam ettik.

                               Sonra o tanıdık sesi duyduk. Öğretmenin sesini...

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin