Öğretmenin Hatası

124 60 23
                                    

"Bir bakıma onları ben öldürdüm." diye devam etti. Polisin ona bakış şekli artık büsbütün değişmişti. Ona tehdit oluşturan silahlı bir terörist gözüyle bakıyordu artık.

                    Ne ben soru sordum ne de polis. Yol boyunca kimse konuşmadı ortam buz kesmişti. Sadece yürüdüğümüz yola odaklanıyorduk. Etrafında ağaçların olmadığı, tam ortasında büyükçe bir kayanın bulunduğu bir yere geldik. Buraya daha önce Hayal'le geldiğimizi anımsıyordum. Öğretmen alanın ortasındaki kayanın yanına gitti, oraya oturdu. Bize de gelmemiz için eliyle işaret yaptı. Onun yanına gittik.

                      "Bu lanet birden fazla defa ortaya çıktı ama ilk ortaya çıkması benim yüzümdendi. Benim hatamdı. Her şey benim suçumdu." Bakışları ifadesizdi. Eski bir günahı itiraf eden bir tutuklu gibiydi.

                     "Lanet birkaç defa mı ortaya çıktı?" 

                      "Evet, farklı zamanlarda başladı ölümler. Ama ölümlerin ilk başlamasının nedeni bendim."

                       Gözlerini kapattı, yarım dakikaya yakın bir süre o şekilde durdu. Sonra gözlerini tekrar açtı. Eliyle gözlüğünü geriye itti.  

                        "O zamanlar çok sevdiğim biri vardı. Artık adını kimseye söylemediğim biri. Adını söylersem bütün büyüsü kaçacakmış gibi hissettiğim biri...  Onunla birlikte ormanda kampa katılmıştık. O zamanlar ormanın derinliklerinde kamplar yapılırdı. Onlarca yıl önce. Her ikiniz de daha doğmadan önce." Bu sözü söylediği zaman polis memurunun yüz ifadesine baktım. Polis memuru görünüş olarak ondan en az on yaş büyük gösteriyordu.

                         Öğretmen konuşmaya devam etti: "O zamanlar ormanda bir lanet yoktu bu yüzden ormanda dolaşmaktan, kamp yapmaktan hiç kimse korkmazdı. Biz de korkmazdık. Kamplarda her gün başka biri nöbetçi olur bilirsin. Geceleyin o nöbetçi uyumaz. Etrafı koruyup kollar. Herkese kampın güvenliğini sağlamak için nöbetçi görevlendirildiği söylenir ama bu koca bir yalandır. Aslında kamptaki gençlerin birbiriyle sevişmesi için ya da macera aramak için kamptan uzaklaşıp kaybolmasını engellemek için nöbetçiler görevlendirilir."

                      Bunu söyledikten sonra bir an duraksadı. Yutkundu, sonra devam etti: "O gün nöbetçi bendim. Kampın güvenliğini ben sağlamalıydım. Ama dedim ya o zamanlar ben çok âşıktım. Sevdiğim birisi vardı. Hayatım boyunca unutmadığım biri. Unutamayacağım biri. Onunla baş başa vakit geçirmek istemiştim. Elinden tuttum ve herkes uyuduğunda çadırlardaki tüm ışıklar söndüğünde kamptan ayrıldık. Ormanın iyice derinliklerine gittik. Büyük bir ağaç bulduk. O ağaca sırtımızı dayadık ve birlikte vakit geçirmeye başladık. Birbirimizi sevmeye, birbirimizin tadına varmaya başladık. Ama dedim ya benim kampı korumam gerekiyordu. Çünkü ben nöbetçiydim. İnsan seslerini duyunca bazılarının kamptan kaçtığını anlamıştım. Dört kişiydiler: iki kız iki erkek vardı. İlk başta onların da bizim gibi baş başa vakit geçirmek isteyen sevgililer olduğunu düşündüm. Onlara sadece fazla oyalanmamalarını, kısa sürede kampa geri dönmeleri gerektiğini  söyleyecektim. Ama olmaması gereken bir şey görmüştüm. Kızlardan birinin eli bağlıydı. Onlara bağırmaya başlayınca adamlardan Semih yanıma gelip bu olayın bir şaka olduğunu kızı yalnızca korkutmak için böyle yaptıklarını söyledi."

                                Ortamda tekrar sessizlik hissedildi. Bir dakika kadar boyunca hiçbir şey söylemedi. Sadece ormanda bir noktaya bakarak öylece durdu. Sonra devam etti: "Semih'in dediği şey bana mantıklı gelmişti. Semih iyi bir çocuktu. Diğer adamı tanımıyordum, sanırım adı Tolga'ydı ama tanımıyordum çünkü kampa yeni gelmişti. Aslında ilçeye de yeni gelmişti o. İlçede babaannesi yaşıyormuş ve yaz tatilinde onu ziyarete gelmiş. Bize söylediği şey buydu. Elleri bağlı olan kızsa Irmak adında bir kızdı. O kız herkese sorun yaratırdı. Sürekli tartışma yaratır ve sevgilisi olan  kızların sevgililerini ellerinden alır, sonra da onları terk ederdi. Ben de yine sevgilisi olan birine asıldığından dolayı şaka yaptıklarını düşündüm. Öyle düşünmüştüm."

                             "Ama öyle olmadı."

                             "Evet öyle olmadı. İlçeye yeni gelen o çocuk... Tolga benim Semih'le konuşmamı fırsat bildi ve cebinden bir bıçak çıkarıp Irmak'ın boynunu kesti. İşte ilçede işlenen ilk büyük günah oydu ve iblisi bu ilçeye çağıran da bu günahtı. O gün gece nöbetimi tutsaydım onlar kamptan ayrılamayacaktı ve o günahı işleyemeyeceklerdi. İblis bu ilçeye hiç gelmeyecekti.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin