5

51 6 0
                                    

On Sekizinci Mektup

Şerefli okurlarıma!

Şu aşağıdaki şeylere inanmayınız:

İdare memurlarının kasada para yok deyişlerine...

Gazetelerin birbirlerine atıp tutmalarına...

Kopili memurlarının görmezliğe gelmelerine...

Tramvayların yarım saatte Şişli'ye gideceklerine...

Rumeli trenlerinin ortalama süratlerini otuz kilometreye yükselteceklerine...

Şirket-i Hayriye'nin vapur tarifelerine...

Gümrükçülerin "Bu sene de para kazanmadık" demelerine...

Terkos kumpanyasının daha ucuza su sattığına...

İstanbul şehri aydınlatma şirketlerinin gaz saatlerine...

Doktor falanın, boğaz hastalıklarında ihtisas sahibi olduğuna...

Kar ve pisliklerin belediye arabaları tarafından kaldırıldığına...

Fırınların tamam okka ekmek çıkardıklarına...

Baba Yaver'in sofradan kalkarken doydum diye "Elhamdü-lillah" demesine...

Rejinin iyi tütün çıkaracağına...

Tömbeki rejisinin İsfahan'dır diye serdiği süprüntülere...

Güzel nağmeli bülbüllerin bahardan evvel etrafta şakımaya başlayacağına...

Bu gidişle Osmanlı edebiyatında ilerleme meydana geleceğine...

Edebiyat-ı Atika taraftarlarının fikirlerinden dönüp Edebiyat-ı Cedide'ye ve Edebiyat-ı Cedideperverler'in de mesleklerinden ayrılıp yeni Edebiyat-ı Cedide'ye meyledeceklerine...

Tramvay vardacılarının varda, savul manasına olan borularını öttürmeyeceklerine...

Arabacıların yokuş aşağıya koşturmayıp yokuş yukarı kolaylıkla çıkacaklarına...

Sabah eleştirmeninin 'Malûmat' ismini eleştiri sütunları arasında zikrederek Mecmua-i Mevsuka demeyip Malûmat gazetesi diyeceğine...

Bizde bir Osmanlıca sözlük yapılabileceğine...

Benim yazdığım şehir mektuplarına, inanmayınız.

Ateş kenarı kış gününün lâlezârıdır

Yorgan derûnu cümlemizin Alkazarıdır

diye feryat eden, ululuktan mahrum bir gariban şairin geçenki karlar esnasında düşüne düşüne bulduğu ısınma usulü gereğince, paltonun satılarak kömür alınmasının daha mantıklı olduğu fikri çok kimse tarafından nakledilmiştir.

Gazete idarehanelerinde ne zaman telâş görürseniz anlayınız ki ertesi sabah bir düzme mektup yayınlanacaktır. Meselâ Arapça gazetelerin bazıları editörün elinde; telâşlı telâşlı Arapça tercüman aranıyor. Ama ne telâş... Fesini unutmuş, ceketini ters giymiş, boyunbağı asılı, gözleri dönük, burundan solumanın sonu yok. Eski sâîler gibi koşa koşa odaya girer, gazeteleri bir kenara atar, kaşlarını çatarak!

– Yarına bir mektup yazın, der. Haydi bakalım! Ey şair, ey yazar yeni yeni ortaya çıkmış güzelliklerden bahsetmeye başla!

İyice imlâ öğrenmemiş yazarlardan birinin Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerin kendilerine özgü imlâ kurallarıyla fevkalâde sıkıntı çektiği için, bu üç imlânın birleştirilmesine yönelik bir makale kaleme aldırmakta olduğu söyleniyor. Teşekkür olunur.

Şehir MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin