8

26 3 0
                                    

Otuz Altıncı Mektup

Öncelikle görevimi yerine getireyim.

Ey yüce okuyucular,

Bayramınız mübarek olsun. Cenab-ı Hak İslâm ümmetini daima bir bayram saadeti içinde bulundursun, âmin.

Gelelim şimdi konuya:

Bayramda herkesin cebinde bulunur ya; benim inadına bulunmaz. Dün direktöre yazdım, aldırmadı. Akşama doğru kapıdan dokunaklı bir çehreyle girdim, çakmadı. Yavaş yavaş yanına sokuldum. Hemen bir iş buldu, yarım saat kadar başından savdı. Sonunda iş amana bindi. Konuşmaya giriştik.

– Aman Müdür Bey, yarın bayram!

– Ya!

– Evet.

– Öyleyse erken gel.

– Peki efendim, fakat...

– Fakatı falan yok. Sen yaşlı başlı adamsın. Namazı kılar, kurbanı keser, bir parça kavurma çiğner, trene biner gelirsin.

– Peki, ama ben daha kurban almadım.

– Allah! Allah! Al efendim.

– Param yok.

Müdür suratını astı, fena halde içini çekerek:

– Benim de.

– O zaman ben de kurban kesemem.

– Daha iyi ya! Öyleyse erken gelirsin.

– Evet, erken geleyim. Şu parayı verseniz de ben gece de burada kalsam olmaz mı?

– Param yok, demedim mi?

Döndüm "Cepte bir mecidiye, üç çeyrek, yüz on para var" mısraını okuya okuya eve geldim.

Şairlerden biri kurban bayramı yaklaşınca zenginlerden birine bir kasidecik yazarak:

Sana kurban olayım nerde benim kurbanım

demiş de evinin avlusu mandıraya dönmüş. Ben o kadar yalvardım da bir uyuz keçi bile alamadım.

Acaba bayramda Kâğıthane'ye gidenler bulunur mu? Dördüncü günü de hıdrellez. Seyredin kuzu dolmalarını! Aman hıdrellez! Bizim cüce Hayati bile yeşilleniyor. Bu baharda bir parmak daha büyüdü. Başına bir kırmızı fes kondurmuş. Bakla tarlasındaki gelinciği andırıyor.

Dün ikindi vakti fena halde korktum. İspanya-Amerika savaşını okuyordum. Bir de bum! demesin mi? Kendimi Havana'da falan zannettim, fırladım, bu düşünceyi def ettikten sonra bizim Sabah yazarları aklıma geldi. Zavallı meslektaşlarım Matanzas bombardımanında ne yaptılar diye düşünürken Ajans Enternasyonalden telgrafnameleri aldım:

Matanzas, 19 Nisan

Sabah habercileri şehrin topa tutulduğu müddetçe uyumuşlardır.

Havana, 19 Nisan

Halk savaş haberlerini almak için sabah postasını şiddetle beklemektedir.

Givest, 18 Nisan

(Bu telgrafname biraz gecikmiştir.) Bu sabah bir dalgıç bölüğü denizaltısı buradan Küba'ya gitmiştir.

New York, 19 Nisan

Denizden kolayca kaçmak için Edison'un keşfettiği ayakkabılar Garibaldi ve Yunan gönüllüleriyle diğerleri taraflarından müthiş bir övgüye lâyık görülmüştür.

Otuz Yedinci Mektup

Çocukluk hatıralarına dair...

"Yeraltında babam bıyığı! Nedir o, bil?" diye küçükken dadınız veya komşu Habibe Molla'nın söylediği bilmeceyi halletmek için ne kadar zahmet çektiğinizi hatırlıyor musunuz? Eski kadınlar, çocukların zihinlerini bilemek için, bu gibi karışık şeylere başvururlardı. Ah! Şimdi, o kadınlar nerede? Hele, o zeki çocuklar ne oldular? O çocuklar ki bilmece söylenir söylenmez kaşını çatarak, parmaklarına bakarak, birdenbire:

Şehir MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin