10

25 3 0
                                    

Ellinci Mektup

İki yazıcı çıktı meydâne, biribirinden merdâne

"Yâr, ey ... Cif cof cof cif cof..."

Çiçekçi Oğlu

– Benzer, benzer!

– Neye benzer?

– Servet-i Fünûn'un söylemesine göre, palyaçoya!

– Bilemedin, külhani!

– Sabah'ın türetişine göre, uzun kulak yavruya!

Tuhaf değil mi? Biri, ötekinin vukuf ve bilgi kulağından yakalamış, çeker. Diğerleri, berikinin sokakları süpüren kuyruğundan tutmak ister. Bendenizle birlikte muhterem okuyucuların hepsi de güler, durur. Bütün Dekadanlar âlemi gücenmiş, dünyanın bütün komedya tiryakileri kasık bağı kullanmak zorunda.

Okmeydanı Mektupçusu, akşama değin sarmaşıp konuşmaları seyrederek büyülenmiş. Haliç Gevezesi, vapurların hantallığından dolayı seyir zevkinden ayrı düşmüş; Hisar'ınki, mesafeden dolayı mahrum ve uzak; Aksaray Gülü, sefanın renginden mahmur; Direklerarası Bülbülü, şakşak çokluğundan sessizliğe ve dinlemeye mecbur; Andelib'imiz, ağlamakla gülmek arasında kalmış, ağzını açmak bile istemez; Halıcıoğlu Yazıcısı, Altımermer'de oturmuş, karnı eder gurgur. Hiçbir kabahati olmadığı halde, içlerinde 'O da vardır!' diye Şehir Mektupçusu dahi katıştırıldığından çaresiz ve büsbütün mazur olup, gece gündüz çelik eli ile demir kaleminin vuku bulacak taarruzlara feryat etmekten uzak kalmaları duası ile meşguldür.

Herkesin bildiği gibi "Dekadan" kelimesi hiçbir zaman "sıpa" manasına olmayıp "bal kabağı", "sukabağı" ve "intihalci, taklitçi, şair, naşir, nazım taslağı" manaları ile dahi aralarında benzeyen taraf yoktur. Yalnız "Haber-i Sahih"in açıklamalı sözlüğünde anlatılıp yazıldığına göre, birbiriyle eşmanalı sözlerin varlığına inananlar indinde "Topatan" gibi has bir sözle omuz öpüştükleri; hatta aralarında mücadele olduğunda dövüşüp, tarafların nezaket ve zarafet sermayeleri ile doğru, rakiplerin asılsız şüphe ve düşünüşleri ile eş orantılı olarak sövüştükleri doğrudur. Bunların her ikisi de ramazanda oruçlu, sahurdan sonra uyur ve iki ger üzerinde durur olmakla beraber, iddialarında direnip vazgeçmez olduklarından, açıları toplamı kavis bakımından geniş açıdan küçük ve dar açıdan büyük; yükseklikleri ise tepelerden gramer kaidelerine indirilen vurucu dikeyden güdüktür. Geometricilerin "Eşek davası" diye andıkları üzere, bir üçgenin üç açısı toplamı iki dik açıya eşit olalıdan beri, milletin ve uzağı görenlerin kulaklarına ufuklardaki gökkubbeyi bu yolda çınlatan bir seda erişmemiştir.

Taze Havadis

Tramvay arabalarında rüzgâr çarpması ile gedikler açılması dolayısıyla, müşterilerin yağmurlu günlerde yanlarında birer şemsiye bulundurmaları gerektiğinin müdüriyet tarafından lüzum görülenlere hatırlatılması; evvelki akşam değil, daha evvelki akşam piyasada dolaşan sevindirici haberlerdendir.

Figaro'dan alınma tuhaflık:

(İmlâ bahsi, yalnız bizde değil, Fransa'da da gariplikler uyandırmıştır. Bereket versin imlâcılarımız bizim üzerinde durulmaya değer olmadığımızı anladılar da bahsi kestiler. Fakat, Fransa'da hâlâ devâm ediyor.)

Frengistan'ın Nailî-i Cedîd'i olan Buvaro, geçenlerde bir mağazaya girmiş. Genç, güzel kızların yazı makineleri işlettiğini görmüş. Hatta makineleri son derecede beğenmiş ve kızlardan birine demiş ki:

– Bari, işlediklerine göre, imlâları doğru yazıyorlar mı?

Elli Birinci Mektup

Şehir MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin