Bölüm 7: Plan

54 5 0
                                    

Kız Kardeşim: 2/A dan Azerbaycan'ı alkışlarla uğurluyoruz

Elimi yavaşça saçıma getirdim. Gerçekten yanıyordu. Kuzey Kıbrıs ise pis pis sırıtıyordu. "Yandın sen" dedim. "Sıkıysa yakala!" dedi Kıbrıs. O sırada saçımdaki ateşi söndürmüştüm. Kıbrıs ayağa kalktı ve geri geri giderek salondan çıktı. Onun peşinden gittim. Dış kapıdan da çıkmış bana dil çıkarıyordu. "Yakalasana hadi!" dedi ve güldü. "Gel buraya" dedim ve onun peşinden koşmaya başladım.

Uzun süredir Kıbrıs'ı kovalıyordum. Kıbrıs en sonunda ne ara geldiğini bilmediğim Türkiye'nin ona çelme atmasından dolayı düştü. Düştüğünde çıkan rüzgar en az hızlı trene bindiğimdeki kadar çoktu. Kıbrıs acıyla inlerken Türkiye sırıtıyordu. "Çok kötüsünüz" dedi Kıbrıs.

Ukrayna'nın Gözünden

Camdan Türkiye, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs'ı izliyordum. Ne iyi anlaşıyorlardı. Araları çok iyi idi, benim kardeşlerim gibi araları kötü değildi. Eskiden çok iyi anlaşırdık. Birimizin bir sorunu oldu mu el birliği ile hallederdik. Sonra o mühim olay oldu.

Yıllar Önce

Babamdan azar işitmiştim, hem de durduk yere! Altı üstü iki tane alkol şişesini kırmıştım. "Benim senin gibi bir kızım yok! Bak Rusya'ya nasıl uslu! Babasının sözünden çıkıyor mu hiç! Peki ya sen Belarus? Ablandan bir farkın yok senin! Sizi şımarık çocuklar! Bakın size ne yapıyorum ben!" dedi babam ve yakamızdan tutup bizi bodruma attı.

En az bir aydır buradaydık Belarus ile. Her gün Rusya bize bayat ekmek ile bir şişe su veriyordu. Tavırları değişmişti. İlk günlerde üzülerek bakarken, son günlerde bize hakaret etmeye başlamıştı. "Belarus, sence de Rusya fazla tuhaf davranmıyor mu?" diye sordum. "Aynen" dedi. Sonra kapı açıldı içeri sırtından siyah uzantılar çıkan Rusya girdi. Belarus ise arkasını dönmüş kutular ile uğraşıyordu. "Geri zekâlı kızlarda buradaymış" dedi. Sesi resmen bir canavar gibi çıkıyordu. Belarus dönüp Rusya'ya baktı. Rusya'nın gözleri karanlık ve bulutlu bir gecede ki ayın önüne düşen buluta benziyordu. "Sizi öldürünce daha güçlü olacağım! Topraklarınız benim olacak!" dedi. "Abi" diyebildi sadece Belarus. O an sırtımda bir acı hissettim. Acı bir süre sonra yerini rahatlamaya bıraktı. Etraf bir anda aydınlanmıştı. Bir anda yükseldim. Etrafına bakınırken siyah uzantılardan benim sırtımdan da çıktığını fark ettim. Pijamamın içinden geçiyordu siyah uzantılar. "Demek sende!" dedi Rusya. Belarus ise korkuyla bir bana bir Rusya'ya bakıyordu. "Gerçi sen şimdi kılını bile kıpırdatamazsın" dedi. Siyah uzantılardan birine dokundum. Nemli bir yapısı vardı. Sadece nemli değil aynı zamanda buz gibiydi. Belimi Rusya'nın sırtından çıkan siyah şeylerden biri boğazımı kavradı ve sıkmaya başladı. "Bu anın hayalini yıllardır kuruyordum" dedi ve gülümsedi Rusya. Dediği gibi siyah uzantıları kontrol edemiyordum. Sonra bir şekilde bir tanesi gitti ve Rusya'yı belinden tutup çekmeye başladı. "Yalancı" dedim zar zor. Sonra birden kafamızdan aşağı su döküldü. Siyah uzantılar hızlıca eridi ve yok oldu. Belarus Rusya'nın kafasına yağmur suyunu topladığımız kovayla vurmuştu. Bodrumun küçük bir camı vardı. Cam sağlam değildi; rüzgar, yağmur, çamur ne varsa geçirirdi. O yüzden oraya kova koyuyorduk ki su falan gelirse ıslanmayalım diye. Etraf yine karardı. Bir anda içeri babam daldı. "Ne oluyor burada!" diye bağırdı babam.

Günümüz

Doğu ve Batı Almanya şakalaşıyorlardı. Japonya Türkiye'nin kedileri ile oynuyordu. Ben ise yapa yalnız bir şekilde gün batımını izliyordum.

"Biz artık gidelim" dedi Türkiye. "Bizde gidelim yarın planın detaylarını konuşmak için yine burada toplanırız" dedi Batı Almanya. "Plan mı var ki detaylarını konuşacağız?" dedi Japonya. "O işi bana bırak" dedi Batı Almanya. "Yine saçma sapan bir plan yapma da" dedi Türkiye. "Merak etme ben ailemin aksine bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak plan yaparım" dedi Batı Almanya. "Gördük az önce senin yaptığın planı" dedi Türkiye kedileri taşıma kutularına koyarken.

YıldırımWhere stories live. Discover now