Bölüm 2:Eski Bir Dost

113 14 0
                                    

"Nazi? S-sen ölmemiş miydin?" diyebildim sadece. "Ne ölmesi oğlum kanlı canlı karşındayım işte!" dedi gülerek sonra da "Beni gördüğündeki surat ifadeni görmeliydin!" diye ekledi. Kapıyı açtıktan sonra içeri girdik. "Söyle bakalım hangi rüzgar attı seni buraya?" diye sordum o da "Bir şey soracağım" dedi. "Ne soracaksın?" diye sordum. "Oğullarım yaşıyor mu?" dedi ve yanağından bir göz yaşı süzüldü. "Eğer yaşıyorlarsa onlar ile beni barıştırmanı istiyorum Türkiye!" dedi ve ağlamaya başladı. Hayatımda ilk defa Nazi'nin böyle ağladığını görüyordum. Elimi Nazi'nin omzuna koyup "Merak etme yaşıyorlar" dedim. Göz yaşlarını sildi ve "Ağladığımı kimseye söyleme. Zaten kime söyleyebilirsin ki." dedi. "İstersen bu gece bende kalabilirsin" dedim. "Yok sağ ol" dedi. Onu uğurlamak için kapıyı açmıştım ki birde ne göreyim, Kuzey Kıbrıs karşımda bana bakıyor "A-abi arkanda ki kim?"

Kuzey Kıbrıs'ın gözünden

Abimin arkasındaki Nazi miydi yoksa ben mi hayal görüyordum anlamaya çalışıyordum. "A-abi arkanda ki kim?" diye sordum. Abimin etrafında yine küçük sinir bozucu kıvılcımlar belirmeye başladı. Anlaşılan stres olduğunda çıkıyordu bu şeyler... Uzun bir "eeeeeeeeeee . . ." den sonra "Eski bir dostum" diye cevap verdi. "En iyisi ben gideyim" dedi Nazi. Tam çıkacakken onun yolunun kestim ve "Burada ne olduğunu anlatmadan ikinizde hiç bir yere gitmiyorsunuz" diyerek içeri girdim ve ayakkabılarımı çıkarıp kapıyı kapadım. Abim öfkeli gözler ile bana bakarken Nazi ise buz mavisi gözleri ile adeta tehdit ediyordu.

Nazi'nin gözünden

Kuzey Kıbrıs aynı abisine benziyordu; ela gözler, dalgalı saçlar, yüksek ses tonu...

Bunlar bana Türkiye ile ilk tanıştığımız günü hatırlattı. Açıkçası duygulanmıştım.

"Beni öyle pis pis bakarak korkutabileceğini zannediyorsan yanılıyorsun Nazi!" diye bağırdı. "Kıbrıs!" diye bağırdı Türkiye. "Yoksa Weimar mı demeliyim?" dedi Kuzey Kıbrıs. Ben öfkeli bir şekilde Türkiye'ye bakarken Türkiye'de şok olmuşçasına Kuzey Kıbrıs'a bakıyordu. "Yemin ederim bir şey söylemedim!" dedi Türkiye. O söylemediyse nasıl anlayabileceğini düşünüyordum ki Kuzey Kıbrıs "Abimin defterinde yazıyordu" dedi. Ben şoka uğramıştım, Türkiye ise burnundan soluyordu. "Günlüğüm" dedi ve odasına gitti. Kapıyı çok sert bir şekilde kapattı. Kuzey Kıbrıs'a baktığımda şaşkın gözler ile Türkiye'nin kapısına bakıyordu

Türkiye'nin gözünden

Galiba çok tepki vermiştim. Nede olsa günlük olduğunu bilmiyordu. Yine kıvılcımlardan görmeye başlamıştım. Anlaşılan öfkelenince çıkıyordular Derin bir iç çektim. Bu bir nebze olsun rahatlamamı sağlamıştı; aynı zamanda da kıvılcımların azalmasını da sağlamıştı.

Saate bakmak için telefonumun ekrana dokundum. Dokunur dokunmaz bir anda kıvılcımlar eşliğinde patladı. Cam ardına kadar açıktı fakat yine de nefes alamıyordum. Fakat kapıyı açmamakta ısrarcıydım.

5-6 dakika sonra dayanamayıp kapıyı açtım. Açar açmaz karşımda kapıyı açıp açmamak konusunda tartışan Kuzey Kıbrıs ile Nazi'yi gördüm.

Kuzey Kıbrıs'ın gözünden

İki dakika önce kavga ettiğim adamla güzel bir sohbet kurmuştum. Bana abim ile nasıl tanıştıklarını anlattı: "Abin ile savaştan sonra tanıştık. 16-17 yaşlarındaydık. O dönemler sürekli insanları korkutur dururdum. Yine korkutacak birilerini arıyordum. Daha önce korkutmadığım birilerini. Kırmızı bir bisikletim vardı ama şimdikiler gibi değil, daha değişik. Bisikletimle yokuş aşağı giderken dengemi kaybedip ormanın derinliklerine yuvarlandım. Bir çıkış yolu bulmak için ormanı dolaşırken kozalak toplayan abini fark ettim ve onu korkuttum. Abinin suratını görmeliydin." dedi ve güldü. "Nasıl korkuttun peki? Kozalağı ona mı fırlattın?" diye sordum. "Yok, daha farklı bir şekilde korkuttum" dedi. "Nasıl korkuttun o zaman?" dedim. "Bunu anlatmamayı tercih ediyorum" dedi Nazi. "Lütfen anlat!" diye yalvardım. "Anlatmıyorum boşuna uğraşma!" dedi. Sonra Bay Yumak ile Pofuduk'u (Türkiye'nin kedileri) kucağıma aldım ve "Şu iki küçük yavru için anlat" dedim. "Bunlar mı yavru?" dedi gülerek. Üzgün bir şekilde Bay Yumak ile Pofuduk'u yere bıraktım. Pofuduk uymaya giderken Bay Yumak koltuğa çıktı ve Nazi'ye sürtünmeye başladı. "Seni sevdi" dedim gülerek. Nazi Bay Yumak'ı sevmeye başladı. "Adı ne?" diye sordu. "Bay Yumak" diye cevap verdim. Bay Yumak Nazi'yi çok sevmiş olacak ki üzerine çıktı. Nazi'nin gözleri fal taşı gibi açılınca "Daha önce kucağına hiç kedi çıkmadı galiba?" diye sordum. "Çıkmadı" diye cevap verdi. O sırada Bay Yumak Nazi'nin bacağında masaj yaparmışçasına patilerini bastırıp geri çekmeye başladı. Aynı anda Nazi'de Bay Yumak'ı sevmeye başladı. Bay Yumak'tan etkilenmişe benziyordu. Patlama sesi geldi içeriden. Sonra da mide bulandırıcı bir koku. Bütün evi aradık. En sonunda kokunun abimin odasından geldiğini anladık. "Kapıyı açalım mı?" diye sordum. "Bilmem sence?" diye sordu Nazi. "Açalım bence" dedim. "Aynen açalım" diye cevap verdi. Kapıya baktığımızda abim bizi izliyordu.

YıldırımWhere stories live. Discover now