36. Bölüm 2. Part

3.5K 282 84
                                    

Keyifli Okumalar! <3

Sınır: 140 oy - 100 yorum (Sınır koymaktan nefret ediyorum ama başka türlü ne oy ne yorum geliyor bu konuda dertliyim birçoğunuz biliyor.)  

Bölüm şarkısı medyada!

*** Tuna Velibaşoğlu - Kal Ölene Kadar ***

İş yerinden çıkıp eve gideceğimizi düşünerek montunu çıkarttım, telefonumdan bir şarkı açtım ve geriye doğru yaslanıp yolu izlemeye koyuldum. O bildiğimiz yola sapmadığımızda "Aşkım, eve gitmeyecek miydik?" diye sordum merakla.

Bir eli direksiyonu tutuyordu, diğer eliyle elimi tuttu. Elimi kucağına çekip üstünü başparmağıyla okşadı. "Akşam için sözün vardı, ceylan gözlüm." dedi oyunbaz bir sesle, onun o boğuk sesiyle bir sıcak bastı ama çabuk toparladım. "Şirin'e akşam yemeğinde geleceğimizi söylemiştim, keşke haber verseydim. Beni beklerse bebeğim?" dedim yüzümü düşürerek önce bana attığı kaçamak bakışları yakaladım sonra da yüzündeki yüreğime bir ateş parçası gibi düşen tatlı gülüşü. Benimle alay ediyordu. "Aşk'olsun sana!" dedim omzuna vurup "İnanmıştım ve sandım ki..."

"Evet akşamı iple çektiğini görebiliyorum ama öncesinde bir sürprizim var."

"Sürpriz mi? Burcular..." başımı çevirip etrafımızdaki ve arkamızdaki arabalara baktım. "Onların haberi var mı?"

"Var, herkesin haberi var merak etme. Sen biz baş başa kalmayalım diye herkesi, her şeyi dert edin zaten!" diye homurdandı. Buna bozulacağını düşünmemiştim. Elimi çekmeye çalıştım. "Herkes mi? Biri kızım diğerleri de dostlarımız farkındaysan!" dediğimde elimi daha sıkı tuttu, dudaklarına götürdü. "Kızma hemen, özledim işte. Bir Tesla almam lazım, onu otomatik pilota bağlarsak yolda geçirdiğimiz dakikaları da değerlendirebiliriz." Bu fikri söylerken resmen gözleri parlamıştı. Bu çocuksu haline gülmeden edemedim.

"Sen gül gül ama merak etme son gülen iyi güler, Dilan Hanım." derken parmaklarımı tek tek öptü, dudaklarının tatlı dokunuşu hissederken mest oldum.

Boğaza nazır şık bir restoranın önüne arabayı park ettiğinde etrafımıza bakarak "Neden buraya geldik?" diye sordu.

"Az daha sabret, güzelim." dedi arka koltuğa attığım kot ceketimi ve çantamı uzanıp elime aldım. Hava kararmaya, dışarısı kot ceket için soğuk olmaya başlamıştı. Ceketi üzerime geçirip Doğuhan'a sırnaştım, koluna girdim. Beni bekletmeden yamacına çekti, dudaklarını şakaklarıma bastırdı. Böyle bir havada nasıl oluyordu da bir dokunuşuyla bir peteğin yapabileceğinden daha hızlı ısıtabiliyordu içimi? Diğer arabalara baktım bizimle beraber park edilen veya alana giren başka araç olmamıştı. "Eee Burcular?"

"Ben biraz yolu uzatmış olabilirim." diye itiraf etti, bunu neden yaptığını sormayacaktım çünkü cevabımı gün içinde almıştım. Beraber restoranın içine girdiğimizde sanki boşmuş gibi kimsenin girişte olmadığını gördüm. "Burası kapalı mı acaba?" el ele içeri yürürken hep bir ağızdan tanıdık seslerin "Sürpriz!" diye bağırdığını duydum.

Ortada koca bir pasta ve etrafında sevdiklerim, gördüğüm manzarayla gözlerim doldu. "İyi ki doğdun Dilan, İyi ki doğdunn Dilan!" hep bir ağızdan söylediklerinde "Yaa ama nasıl?" diyerek isyan ettim. Doğum günümü o kadar uzun zamandır kutlamıyordum ki bugün olduğunu unutmuştum. "Siz... nasıl?" derken Doğuhan'a baktım. Gözyaşları yanaklarımdan ip gibi dökülüyordu. "Unutmamışsın." diye fısıldadım, titreyen sesimle.

"Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmadım, unutamam. Bana hayatın güzel bir hediye sunduğu gün 10 Mart..." Bana bakarken gözleri ışıl ışıldı, onun da duygulandığını fark ettim. Elini bırakıp Burcu'dan başlayarak sırayla hepsine sarılıp teşekkür ettim. Yiğit'in okuldan arkadaşı Gaye de annesiyle beraber gelmişti. Sarışın, masmavi gözlü şirin bir kızdı, Gaye. Yiğit'ten daha önce adını birçok kez duymuştum. Gaye'yle Yiğit okulda iyi anlaşınca Burcu ve Gaye'nin annesi Gülin Hanım da görüşmeye başlamıştı. Gülin Hanım bu kadar duygusal olmama biraz şaşırmışa benziyordu, kadın neler yaşadığımı bilmiyordu tabii. Sıra kızıma geldiğinde Şirin otuz iki diş sırıtıyordu, elinde de doğum gününde taktığına benzer bir taç vardı. Üstünde "Birthday Queen" yazıyordu. Sarılmak için ona eğildiğimde boynuma atlayıp "Annecim, iyi ki benim annemsin!" dedi beni öpücüklere boğarak onun bu sözleri beni hıçkırıklara boğdu. Sevinçten ağlıyordum ve durduramıyordum. Elindeki tacı saçlarımın arasına yamuk bir şekilde taktı, Doğuhan yanımıza geldiğinde saçlarımı okşayıp tacı düzeltti.

Doğunun Aşık Kadını - Ruh-i Revanım -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin