6. Bölüm

605 262 23
                                        

6. Bölüm

Kendimi sonsuz acıya ev sahipliği yapıyor gibi hissediyordum. Rutin günlerim birbirlerini kovalıyor, yaşamak adına farklı bir arayış istiyor ama bulamıyordum. Nereye baksam, neyi düşünsem sanki hep aynı şeylerdi.  Ben mi, çok ince düşünüyor yoksa hayat bu muydu diye düşünüyordum. Farklı iç güdülerle dolmak, farklı yerlere bakma ve çokça huzurlu olmak istiyordum.

Kabul, bencillik ve isyankarlık ediyordum. Ama biz insanların üzerinde taht kurmuş sahip olma duygusu her zaman vardı. Ama ben, düşünüyordum ki çok fazla anlam yüklüyorduk, sahip olmadıklarımıza. Bana, sahip olmadıklarım efsunlu, göz alıcı ve cazibeli geliyordu. Velhasıl, elimi uzatsam, tatlarına doysam baksam belki merak edilmeyecek bir şeyler olduğunu anlardım ama o hissiyatı yaşamadan öyle efsunlu gelmeye devam edecekti.

Ben, pulsuz zarflara konulmuş mektuplar gibiyim. Nereye gideceğimi, ne yapcağımı bilmiyordum. Son yaşadığım olaylar keza beni, derinden üzüyordu. Dışarıdan bakıldığında kabul, kötü bir hissiyat vermiyordum ama içim...içim çok üzülüyordu. Yok yere haksızlık ya da birini üzmek istemezdim. Bu en son isteyeceğim bir şeydi. Sezgin beyin arabasına çarpmıştım ama kendimde bir parça suçluluk buluyordum. Onunda suçu vardı benimde. Ani bir frenle duran oydu, bana frene basma zamanı bırakmayanda oydu. Ama ben yine kendimi, çok büyük bir suç işlemiş gibi hissediyordum. Sezgin beyle ilk yaşadığımız o geceyi hatırlamak bile istemiyordum. Ne kadar utanç verici bir geceydi...yer yarılsada içine girsem diye düşündüm. Nasıl göğsünden bayılabilmiştim hâlâ inanmıyordum. Ama daha da düşünürsem işin içinden de çıkamayacağımı biliyordum.

Aklıma gelen ve hâlâ israrla gelmek isteyen gariz düşünceleri kovdum.

Düşünmedim.

Hiçbir şey.

Çünkü; biliyordum ne kadar düşünürsem işin içinden çıkamazdım.

Bir mutluluk düşündüm, yokuş aşağıya babama koşuyormuşum gibi hissetirdim kendime. Babam işten dönmüş, ben son sürat kollarına atılmak için koşuyorum. Sonra ani bir şekilde yere düşüyorum ama ağlamıyorum. Göz pınarlarımdan tek bir damla akmıyor. Dizlerimin acısı, yere düşmemin acısı beni kahretmiyor çünkü, babam bana doğru koşarak geliyor ve beni kucağına alıyor. Kendi kendime işte mutlu son diyorum istikrarla.

Küçükken yapmaktan zevk aldığım çoğu şeyin başında geliyordu. Babama delicesine sarılmak, salıncakta son sürat sallanıyor hissiyatı veriyordu. Yaşam, hissiyatı veriyordu. Artık büyüyüp kocaman bir genç kız olduğum için kendimi yere atmıyordum. Ne kadar çok istesem de...

Derin bir nefes aldım.

"O şirketle anlaşma yapmak ne kadar mantıklı?"

Dudaklarımın arasından çıkan sözler annemin gözlerini bana çevirmesine neden oldu. "Varıllar şirketinin yükselişi geçeceğini hissediyorum. Öyle de olacak."

"Var sayımlarla imza atamayız... O şirket hakkında hiç hoş olmayan şeyler duydum." Derin bir nefes alıp, "Risk almaya değmez." diyerek kestirip attım.

Annemin neden hâlâ bu konuda istikrarlı olduğuna anlam veremiyordum. Bahsettiği Varıllar şirketi bizi dibe, yerin yedi kat altına sokabilirdi. Yahut; çok küçük bir ihtimal, bizi yerin yedi kat üstüne de çıkartabilirdi. Ama dediğim gibi risk almaya değmezdi.

VURGUNLARWhere stories live. Discover now