2. Bölüm

1.3K 634 278
                                        

2. Bölüm

6 aylık küçük bebeğin yeri göğü delercesine hiç durmadan ağlaması gibi içim, kan ağlıyordu. Küçük bebek gibi konuşamıyor, derdimi kimseye anlatamıyordum. Kimseler anlamıyor ve ben artık konuşmanın hiçbir faydası olduğunu düşünmüyordum.

Korkuyordum.

Korkum, çok büyüktü.

Siz, korkunuzu hiç iliklerinize kadar hissettiğiniz oldu mu?

Kalbimin gümbürtüsü, uzaktan hissedilir cinsten atıyordu. Vücudum tamamen titriyor, aklım ve mantığım çalışmayı kesinlikle red ediyordu.

Babamı, bir daha göremeyeceğim diye çok korkuyordum.

Hayatımda, en büyük korkum buydu. Babamı kaybetmek ve onu ebediyen görememek beni yaşarken toprağa gömek gibi bir şey olurdu.

Şu dakikada bu ortamda bir kuş olup uçarak gitmek istedim. Ve bu geceyi hiç yaşanmamış gibi sayıp, halının altına saklamak istedim.

Silahın namlusu kafamdaki yerini korurken göz kapaklarım hâlâ kapalıydı. Arkamdan olan tanımadığım adamın sabrının kalmış olmaması lazımdı şu an. Çünkü, kaç dakikadır aynı pozisyonda olduğumuzu hatırlamıyordum.

Tek hatırladığım, ilk defa deli gibi korkuyor olduğumdu.

Bu adam kimdi, bilmiyordum. Neden kafama silah tutuyordu, hiç bilmiyordum. Babam tarafından bana öğretilen, asla kimseye güvenmememdi.

"Yavaşça arkana dön."

Tanımadığım adamın buz gibi sesi ben de şiddetli bir ağlama hissiyatı yarattı. Hayatım boyunca aklıma hiç gelmeyecek anları hâlâ yaşamaya devam ediyordum. Ben, bu gecenin sonunu çok merak ediyordum. Sağ çıkabilecek ve o petrol ofisine varabilecek miydim artık?

"Sana. Arkanı dön dedim."

Tanımadığım adamın katı ve bir o kadar soğuk su gibi çıkan sesini aldırmamaya çalıştım. Titreyen parmaklarımı avuç içime gömerken, çaresizce hâlâ bekliyordum.

Sesi bile korkutucu olan adamın bana neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyordum

Adam, silahla kafama baskı yapınca derin bir nefes aldım. Fırtınalı rüzgar, saçlarımı yüzüme doğru savururken gecenin serin havası beni bir yandan da rahatlatıyordu. Kendime, bunu yapmaktan başka çaren yok dedim. Dedikten sonra küçük bir bebeğin emeklemesi kadar yavaş adımlarla arkama dönmeye başlamıştım.

Yüzümü tamamen tanımadığım adama döndüm. Kafamı korkuyla kaldırıp, karşımdaki adama bakarken ortamın bir nebze de aydınlık olduğunu fark ettim. Karanlıkta olsada adamın yüzünü seçebiliyordum bir nebze. Ayın ışığı tenine çarpmış, uzun kirpikleri evin dış cephesini süsleyen boya gibi görünüyor, sinirden olsa gerek yüzü kıpkırmızı kesilmiş bana son derece korkutucu bakışlar atıyordu. Savaştan çıkmışcasına alnına fütursuzca dökülen siyah gür saçları ve bu yüzü görüntüsünü bozan sağ kaşının üzerinde ki ufak bir yara vardı.

Bu adam kim diye geçirdim içimden.

Adamın mavi gözlerine takılı kalırken, bana neden bu kadar soğuk baktığını anlamaya çalışıyordum. Ona bir şey yapmamıştım. Bana neden öyle bakıyordu?

VURGUNLARWhere stories live. Discover now