One or Two ¹⁸

6.7K 765 798
                                    

"Bu otobüse daha önce binmedim." Jisung, cam kenarına oturmuş dışarıyı izlerken daha önce geçmediği yolları izliyordu.

"Han nehrine daha önce gitmiş miydin?" Jisung başını iki yana salladı. "Fırsatım olmadı, soğuktu havalar buraya geldiğimizde."

"Bir şeyler hazırlayıp öyle gidelim isterdim ama hazır almak piknik yapmaya engel değil." Minho gülerek konuşunca Jisung ona dönüp gülümsedi.

"Bu senin için fazla minnoş?"

"Sen de benim için fazla minnoşsun." Minho oturduğu koltukta hafifçe öne kayıp yayılırken kolunu Jisung'ın arkasından koltuğa yaslanmıştı.

"Çok kalır mıyız? Annem karanlık olmadan dönmemi söyledi, bizim mahalle ıssızlaşıyor ya..."

"Ben bırakırım Jisung, annen kabul eder mi? Kapıya kadar götürürüm seni. Zaman sınırlaması olması kötü olur, yol kırk dakika sürüyor zaten." Jisung başıyla onaylayıp gülümsedi.

"Kabul eder. Hehe." Minho kendini tutamayıp 'hehe' diye gülmesine gülerken Jisung cama doğru dönüp etrafı izlemeye başladı.

"Ah! Şu Namsan Tower değil mi?" Jisung parmağıyla işaret ederken Minho görebilmek için dikleşip cama yaklaştı.

"Hm, öyle. Ailenle falan gittin mi? Kışın güzel olur orası."

Jisung başını iki yana sallayarak ona dönmeden cevapladı. "Hayır, annemi götürdü babam bir kere ama gitmedim."

"Gideriz bir gün." Jisung gülümseyerek yan döndüğünde, dudağı Minho'nun yanağına sürtmüştü ama Minho bu olmamış gibi normal bir tavırla geri çekildi.

"Çok garip."

"Ney?" Minho, geldikleri durakla ayağa kalkarken Jisung da onu takip etmişti. Otobüsten indiklerinde Minho onun bileğini kavrayarak ışıklarda yürümeye başladı.

"Benimle flört etmen. İlgilenme, umursamazsın sanıyordum." Minho'nun tuttuğu bileğine bakarak konuşurken Minho dönüp ona bakmış, göz devirerek önüne dönmüştü.

"Kalpsiz miyim ben? Ben de hoşlanabiliyorum." Jisung başını iki yana salladı. "Öyle değil, ben gürültülüyüm."

"Jisung, boş yapma." Minho önüne dönüp, çimenlere geldiklerinde gencin elini bırakırken Jisung kahkaha attı.

"Özüne döndün."

"Hah, çok komik." Minho gülmemeye çalışarak ellerini ceketinin cebine sokup yürümeye devam etti. Sokak yemeği satan bir sıra satıcının yakınlarına geldiklerinde Jisung'a dönmüştü.

"Ne yemek istersin?" Jisung satılılara bakmış, aradıklarını bulunca gülümseyerek göstermişti.

"Siyah fasulyeli balık şeklindeki şey ve vazgeçilmez tteokbokki."

"Pamuk şeker deseydin seni nehre atardım." Minho hem yürüyüp hem konuşurken cebinden cüzdanını çıkarıyordu. Balık gibi şeylerden iki tane satın almış, poşeti bileğine asarak diğer seyyar satıcıya ilerlerken Jisung'ın cevabına gülmüştü.

"Açlıktan midem sırtıma yapıştı, öğle arası yemek yemedim."

Öğle arasını Chan'ı azarlayıp, Minho'ya şak diye duygularını itiraf etmek ve utancının geçmesi için farklı şeylerle uğraşarak harcamıştı.

"Başka yemek istediğin bir şey var mı?"

"Hayır, yok. Teşekkür ederim."

"Şöyle geçelim." Jisung, gösterdiği ağacın altındaki banka koşarak gitmiş, çantasını bırakıp sırtını kütletmişti. Minho da peşinden ilerleyip elindeki ve sırtındakileri bırakıp kollarını yukarı kaldırıp omuzlarını gevşeten çocuğa belinden sarıldı.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now