7.Bölüm: Acılar kalpleri birleştirir.
Bölüm şarkısı:Pazar kahvaltısı
1 hafta sonra
Ada mutfakta bulaşıkları yıkıyordu. Yalnız olmasına rağmen mutfak dağınıktı. Tembel olduğu için her defasında yeni bir bardak veya tabak kullanmak daha kolaydı. Şimdiyse birikmiş bulaşıkları yıkamak zorundaydı. Başını kaldırarak mutfaktaki saate baktı. Saat 19:00 gösteriyordu. Acıkmıştı fakat yemek pişirmek daha zor olduğu için sipariş vermeyi tercih etmişti. Yaklaşık yarım saat önce siparişini vermişti ama siparişi gecikiyordu. Aclıktan karnı ses çıkarmaya başladığında "kendim yapsaydım şimdiye bitirmiştim bile" diye sessizce mırıldandı. Televizyonda yeni şarkı çalmaya başladı. Şarkının ismi "Model'in - Bir Pazar Kahvaltısı"
Kumandayı alıp sonuna kadar sesi açtı. Mutfakta işleri bittikten sonra ellerini havluyla kurulayıp koltuğa geçti. Telefonunu eline alıp mesajlara baktı. Emir'den hiçbir mesaj yoktu. Bir hafta boyunca hiç aramamıştı. Ada kendi kendine düşündü. Belki de söylediklerinden hiç pişman olmadı. Ya da karşıma çıkacak kadar cesareti olmadı. İki seçenek de kötüydü. Ada Emir'i beyninde tamamen farklı çizmişti. Ancak Emir yaptığı hareketlerle Ada'nı şaşkına çeviriyordu.
Ada Emir'in söylediklerini düşünmeden edemiyordu. Belki de kırıldığı şey cümle değildi. O cümleyi Emir'in ağzından duymasıydı. Ne kadar kendine bile itiraf etmese de o Emir'e güvenmişti. Hayatında ilk kez birine güvenmişti. Annesinden babasından daha çok güvenmişti. Ve ilk tohumlar kriz geçirdiği anda ona sarıldığında, onun için endişelendiğinde atılmıştı. Çünkü Ada için şimdiye kadar kimse endişelenmezdi. Ada'nı kimse umursamazdı. Emir öyle değildi, onu hapisten kurtarmak için gecesini gündüzüne katmıştı, hep onunla ilgilenmeye çalışıyordu. Hastanede onu hiç yalnız bırakmamıştı. Fakat yaptığı son şey doğru değildi. Ada Emir'in kendi hayatında acı çektiğini hissediyordu. Ona yardım etmek istemişti, böyle tepki alacağını hesaba katmamıştı.
Ada düşünceleriyle boğuşurken aniden çalan kapı onu bu düşüncelerden ayırdı. Hızlıca ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kargocuya iki çift lafı vardı. Geç getirdiği için şikayet edecekti. Kapıyı açtığında elinde yemek paketiyle kapının önünde duran adamın suratı gözükmüyordu. Kep takmış başını aşağı indirmişti. "Efendim, Ada Aslan'ın evi burası mı?"
Adamın sesi garipti. Boğuk bir sesle konuşuyordu.
Ada kaşlarını çatıp önünde duran adama çemkirdi. "Neden bu kadar geciktiniz? Neredeyse ben gelip hazırlamanıza yardım edecektim."
Elindeki kağıt poşeti alıp içini açtı. Yemekleri kontrol ettikten sonra "ne kadar borcum?" diye sorduğunda adam hala kafasını kaldırmadan "borcunuz ödendi," diye yanıtladı. Ada şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp "kim ödedi?" diye merakla sordu. Adam diğer eliyle arkasından sakladığı çiçek buketini Ada'ya uzatıp kafasını kaldırdı. "Bunu size alan adam ödedi efendim."Ada şaşkınlıkla gözleri daha da büyüdü. Karşısındaki Emir'di. Ağzı açık Emir'i izlerken Emir keyifli bir şekilde gülümsedi. "Bu papatyaları alan adam sizden özür diliyor. Size kabalık ettiğini ve ileri gittiğini söyledi."
Ada kaşlarını çattığında Emir "çatma öyle kaşlarını," dedi sessizce. Sinirlenince daha güzel oluyorsun, çiçekler yanında çirkin gözükecek."
Kurduğu cümleyle Ada'nı yumşatıyordu. Ada yumşamamak için kendini zor tutmuştu. Bu adam nasıl hem bu kadar kaba hem de naif olabiliyordu?!
Ada çiçeklere baktı, kendini gülmemek için zor tutuyordu. Omuz silkerek "özür dilemenize gerek yok, ben haddimi aştım. "dediğinde Emir inkar etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef
Teen FictionBaşlama tarihi 28.10.2021 "Ada," sustu. "İyi misin?" Gözlerim dolmaya başlamıştı. Değildim hiç iyi değildim. "Evet, ne oldu ki?" "Sesin kötü çıkıyor, ağladın mı sen?" "Hayır," ses tonum yine aynıydı. Düzeltmek isterken daha kötüye gidiyordu. Boğaz...