14. "Sakar"

6.8K 701 228
                                    

Kısa ama açılma bölümü. Uzun zamandır yazamıyordum, inşaAllah daha uzun bölümler gelecek. 

İsa'nın kendine has bir arabası yoktu. Ayrıca Havin'in eşyaları da öyle fazlaydı ki, arabayla köy yerine seyahat etmek olanaksız görünüyordu. 

Çeyiz evlerine gitmeden önce Kayseri'de, kendi annesinin evinde bir gece beklemiş, kamyon şoförü dinlenmiş ve e  rtesi gün, gelin ve damatla beraber yeniden yola koyulmuştu.  Tabi çeyizin gelmesi, yüklenip tekrar düzenlenmesi neredeyse 3 günü almıştı.

İsa, kalabalık köy dolmuşunda yanı başında oturan eşine baktı. Uykusunu almamış gibiydi. Üç gündür damadını bir başına bırakıp, küçük bir çocukla uyuduğu yetmiyormuş gibi, şimdi de dolmuşta uyukluyordu. Oysa ki köyde yerinde duramayan sincaplar gibiydi. Onu sabahın körünce sokaklarda yakaladıkça, karısının uykuyu sevmediğini sanmıştı. Gülümsedi. Onun için fark etmezdi. Her halükarda umduğundan daha çalışkan ve gözüpek bir kızdı. Erkek kardeşleri bile onu korkutamamıştı. İsa'nın ailesi mi korkutacaktı?

Eskiden beri en büyük kaygısı buydu. Ailesi öyle kalabalık ve her kafadan çıkan sesler o kadar çoktu ki, birbirlerine kırılmamaya alışmış olsalar da, başkaları bu konuda kendileri gibi düşünmüyordu. Havin, muhtemelen şartların daha sıkı olduğu bir ailede yetiştiği için, onun için biçilmiş kaftandı.

Şaşkınlıkla yüzünü seyretmek için hafif yan döndü. Çekik gözleri uyurken daha küçük gösteriyordu onu. Elmacık kemikleri çıkık, bal rengi teni parlaktı. Eşarbı hafif yanağına düşmüştü. İsa, ceketini neredeyse boynuna kadar örttüğü için terlemiş ve bunalmış görünüyordu. Aksice uyanacağı her halinden belliydi. İsa, garip bir heyecanla bunu sabırsızlıkla beklediğini düşündü. Belki de ruh hastasıydı. Nasıl kızla kavga etmeyi böyle delice beklerdi?

Son yıllar ondan uzakta geçmişti. Kavgaları, sakarlıkları, küskünlükleri olmadan... İsa kendine her defasında huzurlu olduğunu söylüyordu. Onu gizli gizli takip etmediği ya da tanıdık birilerine durumunu sormadığı zamanlarda... Büyük bir yalanla senelerce yaşadığını şimdi anlıyordu. Hatta şuan çok daha iyi anlıyordu. Yolculukları genelde uyuyarak, sıkılarak, geleceği pek düşünmeyerek geçerdi. Şimdi evine götürdüğü karısıyla gelecek çok daha parlak, umutlu, heyecan doluydu. 

Kaç dakika ona dönük oturduğunu bilmiyordu, en sonunda köy yoluna vardıklarında şoförün sesini işitti. Havin irkilerek uyandı. İsa, ceketini almadan önce onun toparlanmasını bekledi. Genç karısı uyku mahmuru arabadan indiğinde, suratının ifadesi öyle komikti ki İsa kahkaha atmamak için dudaklarını kastı. 

"İstersen akrabamı arayayım Doktor," dedi şoför Fikri. "Eşinle soğukta yürümeyin. Köyün doktorunu yürütürsek, nece oluruz?"

"Kalbe iyi gelir Fikri," dedi çantasını sırtına takarak. Tek yükleri buydu. Tüm eşyalarını kamyona yüklemişlerdi. 

"Yenge hanım için dediydim," derken gülüyordu adam.

"Yenge hanım benden daha iyi yürür." İsa bunu doğrulamak için eşine baktığında, karısının kocaman esnerken ağzını kapatmaya çalıştığını gördü. 

Kendinden bahsedildiğini anlamış gibi omuz silkti. Şoför onları gerisinde bırakarak yola koyuldu. İki ucu da uçsuz bucaksız tarla yolunda ilerlerken, Havin etrafı hayretle inceliyordu. 

"Bizim köye ne kadar benziyor," dedi. 

"Eh, köy her yerde köy, toprak her yerde topraktır. Tek fark farklı besinlerin yetişmesi."

"Çok bereketli görünüyor." Gözleri ışıldayarak İsa'ya baktı. Şuan keşfe çıkmaz istiyormuş gibiydi. 

"Demin oldukça tembel görünüyordun," diye takıldı İsa. "Şimdi ise eline çapayı versem, karış karış bütün tarlaları alabora edecekmişsin gibi görünüyor."

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)Where stories live. Discover now