11. "Buldum Seni"

8.6K 818 449
                                    

Neredeyse 5 bin kelimelik bir bölüm oldu. Daha gidiyordu ama gelecek bölümlere erteledim. Keyifle okuyum. :)

Genç adam şehre döndü. Umduğundan daha erken... Erkek kardeşinin evleneceğini işittiğinde yaşadığı şaşkınlıkla beraber, sevinç ve hüzünle sarmalanmıştı. Her duyguyu kavrıyordu ama hüznü kavrayamıyordu. 

Kayseri'ye döndüğünde, kalabalık ailesinin içine karışmaya çalıştı. Belki içinin boşluğunu onlar doldurur umuduyla, saatlerde erkek kardeşleriyle muhabbet etti.

İsa, annesi ve babası halen dönmediği için, birazcık dağılmış haldeydiler. Onları toparlamak da tek yengeleri Selnur'a düşmüştü. Bir süreliğine evinden buraya gelmiş, kardeşlerine göz kulak oluyordu o ve ağabeyi. İsa, başına nasıl bir açmışsa artık, yıldırım nikahıyla evlenecekti. Bu da işlerin daha da uzayacağı anlamına geliyordu. 

Gerçi Musa, onun ve beşik kertmesinin bir araya geldiği her anın, bir olay olacağını en başından beri biliyordu. Kız her defasında İsa'nın adeta kafasına düşüyordu. Bunu mübalağa olsun diye söylemiyordu üstelik. Gerçekten kafasına düştüğü bir kaç sefere Musa da şahit olmuştu. 

Musa tüm bu karmaşada, kendini avutmakta olduğunu fark edene kadar günler geçti. Yaşamayı beceremediğini hissetmeden edemiyordu. Beceriksizce sohbetlere giriyor, insanları kırdığını düşünüyor, köşesine çekiliyordu. Yüksek seslere duyarlılığı vardı. Senelerce kalabalık ailesiyle yaşayan Musa için bu korkunç bir deneyimdi. Onlarla olmak istiyordu. Özlüyordu. Ama bulunduğunda, oraya ait değilmiş gibi hissediyordu.

Bu günlerde, garip huzursuzluğunu yatıştıran yegane kişi yeğeni Hatice'ydi. Yavrucağızın aslında yüzlerce ismi vardı ama herkes ona nihayetinde Hatice diyordu. Ağabeyi, senelerdir çocuk bekleyen sülalesinin kurbanı olmuştu. Herkes ayrı gönül koyunca, kızın bir düzine göbek adı olması kaçınılmazdı. 

Ona, "Çok özledik amca." demekten vazgeçmiş, Musa'nın utandığını fark ederek daha çok, "Yakışıklı amca." demeye başlamıştı. Tabi bütün kardeşlerinin itirazla bağırması da kızın hosuna gitmişti. Hepsini kızdırmayı seviyordu. Bazen tek yumurta ikizi Gökhan ve Hakan'ı bilerek karıştırıyor, sonra kahkahalarla gülüyordu. Sevgi dolu, kalabalıklarca sevilen bir çocuktu.

Ama gece olduğunda ve Musa kendiyle baş başa kaldığında, vesvese kalbini ele geçiriyordu. İşte o saatlerde, mektupdaşını özlüyordu. Peki, neden ona gitmiyordu? Bunu kendine defalarca sormuştu. İzin isteyeceğini kıza söylemişti, ona ümit vermişti. Cesur olmalı, Yusuf ağabeyiyle konuşmalıydı.

Ama ellerini, ayaklarını bağlayan ağır bir yük vardı. Kendine, bunun geçici olduğunu söylediği dördüncü günde pes etti ve nihayetinde, kendini yengesinin yanında buldu. Yengesi mutfakta yemek pişiriyordu. Ufak tefek bir kadından beklenmeyecek güçlü elleriyle yemeği hazırlayan yengesi onu gördü, ufakça gülümsedi ve yemeğe döndü.

Musa, tedirgince mutfak masasına oturdu. Onunla bizzat konuştuğu bir çok sefer olmuştu ama asla derin konulara girmemişlerdi. Yengesiyle, bir kız kardeşten daha sağlam bağları vardı. Onları hazin bir başlangıç bir araya getirmişti.

"Ne pişiriyorsun?" diye sordu. Yengesi ona konuştuğuna şaşırmış gibi bir bakış attı. Takılarak: "Demek artık konuşuyoruz." deyince, Musa onun kalbini kırdığını anladı.

"B-ben..." Ellerinin terini pantolonuna sildi. "Eskisi kadar iyi bir konuşmacı değilim."

"Ben öyle işitmedim." Yengesi ellerini mutfak önlüğüne sildiğinde yeğeni koşarak mutfağa geldi. Annesi ona bir bardak meyve suyu doldurdu, amcalarının yanına gitmesini tembihledi. Musa bu sırada adeta kıvranıyordu. Yengesi ne demek istiyordu? Yeğeni çıkar çıkmaz sordu.

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin