18. "Selamet"

4.5K 566 170
                                    

"Ne demek damat göre? Böyle bir adet yok değil mi? Tamamen uydurma. Sana bakabiliyor muyum diye kontrole mi geliyorlar?"

İsa, kardeşine yardım etmekten henüz dönmüştü. Altından kalkmaları gereken çok fazla iş vardı. Kardeşi her şeyin altından  hemen kalkmak istiyordu. Bu sebepten bedenini oldukça zorluyordu. Ancak şu günlerde, ikisinin de beklemediği bir misafir, ona desteğe gelmişti. İsa bile onu gördüğünde küçük dilini yutmuştu. 

Suratsız bir edayla, karısının telaşla evi temizlemesini izledi. Son günlerde asla ama asla yalnız kalamıyorlardı. Artık sabrının sınırına ulaşmıştı. Onunla yabancı gibi olmuşlardı. Ya da, henüz nişanlanmış, birbirine yakın olması yasak çiftler gibi... Şimdi çok tahammüllüymüş gibi, kızın ağabeyleri, yengeleri ve yeğenleri ziyarete geliyordu. Onları ağırlamakta sorun yoktu. Başının üstünde ağırlardı. Ancak, korkuyordu. Sanki Havin pamuk ipliğiyle ona bağlıydı ve ailesi bu bağı koparacaktı.

"Biraz sakin olur musun? Sanki gelinmişsin gibi davranıyorsun. Bizimkiler, damatlarını çok severler."

İsa gözlerini devirdi. "Ne çok sevdiklerini gördüm. Neredeyse beni kazana atıp yahnimi yapacaklardı."

Havin güldü. "O evlenmeden önceydi. Evlendiğin an, kıymetli damatları oldun."

İsa somurtmaya devam etti. Havin koşturup duruyor, İsa da orayı, burayı yeniliyordu. Gözleri karısının telaşlı yüz hatlarında, eşarbından sarkan saçında ve beyaz gerdanında daha önce de fark ettiği "Ben"inde geziyordu. Onunla elbette aynı odada uyuyordu. Ama kardeşi yan odada uyurken, aynı yatakta yatmayı şiddetle reddetmişti karısı. Onun kendini tutmayacağını, bunun da çok ayıp olduğunu vurgulamıştı. İsa, ona yeterince alan bırakmaya çalışıyordu. Sabırlı olmaya çalışıyordu. Bunun için de, günde iki saat spor yapıyor, bir saat bahçeyle uğraşıyor, geri kalan zamanlarında da uzun uzun kitap okuyordu. 

İsa, bu sebepten kavga ettiklerini bile anımsıyordu. Karısı, evden ve ondan kaçınmak için sebepler bulduğunu düşünüyordu. Yalan da sayılmazdı. Çünkü aralarındaki çekim bu kadar güçlüyken, kızın fikirlerine daha ne kadar sabır göstereceğini bilmiyordu.

Karısı kitaplıktaki rafları silmeye başladı. İsa, eşarbının saçlarının önünü açacak kadar kaydığını gördü. Yaptığı işi bıraktı. Elini temiz bir havluya sildi. Gözlerini kızın bal rengi saçlarından ayıramıyordu. Gözlerinde de aynı tonu göreceğini biliyordu. Her gece, uyumadan önce onların yataktan sarkmasını izlerken, o gözlere yakından bakarak uyumak için gün sayıyordu. Yer yatağında!

Öfkesi, yerini derin bir özleme bırakırken, kendisini fark etmeyen karısının arkasında durdu. Eşarbını hafifçe çekti. Tamamen yere düşmesini sağladı. Elleri ansızın duran karısı, onun varlığını hissetmiş gibiydi. Hissetmişti ama ne hareket ediyor, ne ses çıkarıyordu. İsa, zorlukla yutkundu. Allah aşkına, kaç günlük evlilerdi. Halen bu evredelerdi.

Genç adam saçlarına taktığı tokayı çıkardı. Onun saçlarında, garip bir şeyler vardı. Hep yumuşak, temiz ve parıltılı görünüyordu. Sanki her sabah genç adamı büyülemek için onu özel sularla yıkıyordu. Elinin tersini saçlarının yüzeyine sürerek, belinden aşağı doğru indi. Elini çekmedi. Belinde durdu. Avuçlarını açtı. Amacı saçlarını okşamaktı ama şimdi onun yumuşak belini kucaklarken, artık amacından sapmış bulunuyordu. 

"N-ne yapıyorsun?" Karısı nefes nefese sordu.

"Karıma sarılıyorum."

İsa, onu belinden tuttu ve kendine çekti. Burnunu saçlarına dayadı. Kafasının üstünden bir yol izleyip, yüzünü saçlarına sürerek boynuna sokuldu. Dudakları, sabırsızca saçlarının arasında gerdanını aradı. Oradaki sıcak tene ve hep gördüğü, öpmek  istediği bene rastladı. Derince, koklayarak öptü. Karısı derin derin soluyordu, ellerinin altında tamamen teslim olmuş gibiydi.

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)Where stories live. Discover now