iki

328 42 152
                                    

İçimde yaşadığım çalkantılardan Yerim ve Chanyeol'ün haberi yoktu. Az önce olanlara dair, dün başım ağırdığında aldığım ilacın yan etkisi olabileceğini söylemiştim onlara. Geçiştirme amaçlı uydurduğum bu bahane inandırıcı değildi elbette ama fazla üzerine de gitmemişlerdi.

Gondola binmeyi teklif ettiklerinde kendimi henüz yeterince toparlayamadığımı ve ikisinin bensiz gitmesini söylemiştim. Gerçekten de hiç eğlenecek havamda değildim ve onlar geri gelene kadar kafamı toplayabilirdim belki.

Eğer o genç adamla yeniden göz göze geleceğimi bilseydim, ya en başından gondola koşa koşa gider ya da bu lunaparktan direk kaçardım. Kulağa mantıksız gelebilir ama az önce yaşadıklarımın o adamla bağlantısı olduğunu düşünmekten alamıyordum kendimi ve bakışlarım yeniden onunla buluştuğu anda bunun hiç olmamış olmasını diledim çaresizce.

Yine uzak bir köşede gölgelerin arasına sinmişti. Artık kesinlikle beni izlediğine dair hiçbir şüphem yoktu.

Gözlerimi kaçırmak istedim ama ben daha bunu başaramadan, o bir saniye hatta belki saliseler içinde vücudumda yeniden o tekinsiz his dolaşmaya başladı. Önce bir kıvılcımdan başlayıp sonrasında adeta dev bir yangına dönüşürken tek yapabildiğim, bunun bir an önce, daha doğrusu ben kimseye zarar vermeye kalkmadan önce sona ermesini dilemekti.

Oturduğum yerden doğrulup ayağa kalktım, ama bunu kesinlikle kendi irademle yapmadım. Sanki biri sırtımdan itekliyorcasına adımlarım belirli bir yöne doğru gidiyordu. İradem tamamen devredışı kalıp beni adeta bir kuklaya dönüştürürken adımlarım gitgide hızlandı ve lunaparktan çıkmış halde buldum kendimi bir an sonra.

Ama asla durmadım, duramadım. Kalabalık bir caddeyi geçtikten sonra sakin bir parka ulaşmıştım. Akşam vakti olduğundan, tek tük bir iki kişi dışında kimseler yoktu. Bir bisiklet yolu, bir de yürüyüş yolu uzanıp gidiyordu ileri doğru. Yan tarafta ise belirli aralıklarla dizilmiş banklar vardı.

Banklar boş görünüyordu ama yürüdükçe fark ettim içlerinden birinin dolu olduğunu. Ve yaklaştıkça gördüm orada kimin oturduğunu.

Daha önce hiç görmediğim genç bir çocuktu. Açık kumral saçları, alnının iki yanına doğru dökülüyordu ve orta kısmı açıktaydı alnının. Tek kulağında yuvarlak metal bir küpe, üzerinde kırmızı bir töşört ve onun da üzerinde gökyüzü mavisi renginde kot bir ceket vardı. Elleri kot pantolonunun cebindeyken sakince karanlık gökyüzünü seyrediyordu oğlan.

Tekrar söylüyorum, tanımadığım ve daha önce görmediğim biriydi. Burada durmam ve geri dönmem gerekiyordu ama bırakın durmayı, ona doğru ilerleyişime engel olamıyordum. İçimdeki o korkunç his asla geçmemiş, aksine git gide güç kazanmıştı. Ve beni bir kuklaymışımcasına devam etmeye zorluyordu.

Adım seslerimi duyduğunda gözlerini sakince gökyüzünden alıp bana doğru çevirdi. Kendisine böyle öfke ve hışımla yaklaşmakta olan bir genç kızı kim görse şaşırırdı elbet ama o asla bu tarz bir tepki vermedi. Sanki zaten alışık olduğu veya tahmin ettiği, gerçekleşmesini beklediği şeyler yaşanmaktaymış gibiydi daha çok.

Uysal bir şekilde ayağa kalkıp karşıma dikildiğinde ellerini kot pantolununun cebinden hala çıkarmamıştı. Hafifçe sağ yana doğru kıvrılan dudaklarında belirsiz bir tebessüm vardı. Sakinliği sinir bozucu derecedeydi.

Karşısında öylece durdum, gözlerinin içine baktım. Bana yüzyıllar gibi gelen birkaç saniye geçti aradan, ve nihayetinde konuşmak üzere açıldı genç adamın dudakları.

"Seni o göndermiş olmalı."

Bu sözlerin anlamını kavrayamayacak, hatta üzerinde dahi düşünemeyecek kadar kelepçeliydi zihnim. Ve sonrasında, yine tamamen kendi iradem dışında birkaç kelime döküldü dudaklarımdan.

"Jeon Jungkook... Ölümün benim ellerimden olacak."

İçimde yaşadığım büyük şok, asla dışıma ulaşmadı. Zira bedenimin benim kontrolüm altında olmadığını biliyordum artık, buna emindim.

Az önce, ömrümde bir kez olsun yüzünü dahi görmediğim birinin ismi dökülmüştü dudaklarımdan ve bunu söyleyen ben değildim aslında. O kelimelerin nasıl çıktığı hakkında da hiçbir fikrim yoktu ki bu da beni en çok delirten şeydi belki de.

Bununla da kalmadı.

Sözlerimin arkasında durmalı, onu hemen burada öldürmeliydim.

Ne yaptığım üzerinde biraz bile düşünmeden ileri doğru atıldım ve boğazını yakalamaya çalıştım genç adamın. Fakat belli ki hazırlıklıydı buna, benden katlarca kez daha çevik davranıp kolumu havada yakalamıştı. Yüz ifadesi hala sakinliğini koruyordu.

Yumuşak bir hamleyle boştaki elimi de kavradıktan sonra yavaşça gözlerini kapattı. Birkaç saniye, yalnızca birkaç saniye içinde oldu olanlar.

Dejavu.

Önce başıma keskin, dayanılmaz bir ağrı saplandı ve acıyla çığlık atmama sebep oldu. Kollarımı elleri arasından kurtarıp deli gibi ağıran başıma götürürken vücudumdaki karanlık dalga yavaş yavaş solduktan sonra arkasında iz bırakmadan kayboldu. Ani bir emrivakiyle başıma saplanan o ağrı da yine aniden kesiliverdi hemen sonra.

İç dengelerim tam anlamıyla alabora olurken hafifçe sarsılarak bir adım geriledim istemsiz bir halde, ardından düzeltmeye gerek dahi duymadığım çatık kaşlarımla karşımdaki gence baktım. Hala sakindi, hala tebessüm ediyordu.

"Sen... Kimsin?" demeye zorladığımda kendimi, sesli bir gülüş koydu. "Az önce kendin söyledin ya... Jeon Jungkook."

"İsmini değil kim olduğunu soruyorum!"

Yaşadığım karmaşanın etkisiyle kontrolümü kaybedip bağırdığımda bile duruşunu bozmadı, omuz silkti yalnızca. "Yakında öğreneceksin zaten. O... Sana öğretecek."

İçimde boğuştuklarıma bir yenisi daha eklenirken bir adım daha geriledim durduğum yerde. Göz çerçevelerimin yandığını hissediyordum.

Beni öylece alt üst olmuş halde bırakıp gitti Jeon denen genç. Bense ıssız parkın ortasında bir başıma, daha doğrusu içimde verdiğim savaşlarla beraber kalakaldım. Oturmak için birkaç adım atıp banka varamadım bile, daha fazla ağırlığımı taşıyamayacağımı anladığımda asfalttan yapılma kirli yolun üzerinde, dizlerim üzerine çöktüm. Gözyaşlarım ardı ardına dökülmeye başladığında bunun için itiraz etmedim.

Ve bir an sonra başımı kaldırıp gözlerimi uzaklara diktiğimde, lunaparkta iki kez gördüğüm o gizemli, simsiyah giyimli genç adamla yeniden göz göze geldim.

▪▪▪

Bölüm yazım tarzımı hiç beğenmedim ve de şu göz göze gelme işini fazla abarttım biliyorum ama kurguyu böyle kurmuşum ne yapayım değiştiremiyorum da bu saatten sonra... Ama bu seferki farklı olacak en azından onu bilin 😽

master of my soul, hunsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin