on1y

116 9 33
                                    

"Sana zorbalık yapmalarına izin vermemelisin." Elimdeki buz torbasını kafasına bırakıp yanına yerleştiğimde minnettar bakışlarıyla karşılaşmıştım. "Engellemek için onlara benzemem gerekiyor, bunu istemiyorum."

"İstesen de yapamazdın zaten," diyerek çenesini kavradım ve yüzünü incelemeye başladım. "Hep de sağ tarafa çalışmışlar." Bazen onun yerine yaralanmak istiyordum, çok manasız olduğunu bilsem de onu öyle görmek canımı yakıyordu.

"Niye beni bu kadar önemsiyorsun?" diye sorarak kıpırdandı. "Daha tanımıyorsun bile." Şişedeki suyu pamuğa boşaltırken cevapladım. "Sen kendini önemsemediğin için."

"Hayır kurumu musun sen?"

"Değilim." Yara bandını yapıştırıp çöpleri toparladım ve ayağa kalktım. "Dia..."

"Efendim, Hanbin?" Yerinden kalkıp karşıma geçtiğinde gerilmiştim. Daha önce yakınlıktan hoşlanmadığını belirten çok fazla hareket yapmıştı çünkü. "Bunu yapma. Benimle ilgilenme."

"Neden?"

"Sana bağlanmak istemiyorum da ondan."

———

"Heyecanlı mısın?" diye sordum aynadaki görüntüsüne bakarken. Okul kıyafeti yakışmıştı. "Hayır."

"Tch, evet desen ölürdün sanki." Dudaklarımı büzüp yatağına oturdum. O da o sırada kravatıyla savaşıyordu. "Senin için bağlamamı ister misin?"

"Gerek yok, halledebilirim." Söylediğine inanmamıştım. Haklı çıkacağımı bildiğimden arkama yaslanmış gülerek onu izliyordum. En sonunda dayanamayıp ayaklandığımda yenilgiyle omuzlarını düşürdü. "Gel buraya..."

Elindekini kapıp boynuna nazikçe geçirdim. Neredeyse aynı boyda olduğumuz için şanslıydım. "Bu parçayı," diyerek sol elimdeki kısmı salladım. "Şuradan geçireceksin."

"Bunu yapmayı nereden biliyorsun?"

"Uzun hikaye." Son düzeltmeleri yaptıktan sonra yakasını indirdim ve eserime gururla baktım. Her geçen gün daha iyi oluyordum. Gülümseyip çantama uzandığımda kolumdan tutup beni kendine çevirmişti. "Duymak istiyorum."

"Dün gece aksini söylemiştin." Kaşlarım istemsizce havalanmıştı. "Dinleyesim yoktu." Hayretle iç çektim. Ona kendimi açmak isterken duvarlarının olduğunu unutmam biraz da benim suçumdu. Ama yine de bu tavrı ağırıma gitmişti. "Şimdi de benim anlatasım yok." Kolumu çekip çantamı sırtıma aldım. "Çıkalım."

———

"Seni incitmek istememiştim," diye mırıldandığında ona döndüm. "Ama incittin. Önemli olan da bu."

"Bu kadar keskin olduğunu fark etmemiştim." Gülümsedim. Bunun bir sebebi vardı ve bu sebep ona özeldi. "Etmezsin tabii."

Kafasını önüne eğdiğinde içimde bir yer ağrımıştı. Bu onunla birlikte tanıştığım bir histi. Onun sebep olduğu ve ondan başka kimsenin çare olamadığı bir ağrıydı. "Kolay sosyalleşen biri değilim. Ve bu durum da hiç yardımcı olmuyor."

"Tahmin edebiliyorum. Bu yüzden seninle iletişim kurmak için çaba sarf ediyorum. Herkese bunu yapmam."

"Bana karşı bu kadar iyi olmak zorunda mısın?" diye sorduğunda güldüm. Sadece içimden geleni yapıyordum, 17 yıllık hayatımda böyle davranmadığım tek bir an bile olmamıştı.

"Belki de."

"Minnettar hissediyorum." Olduğum yerde durup eline uzandım. "Buna gerek yok." Gözlerimi kırptığımda boğazını temizleyip elini çekmişti. Yeniden hareketlendiğimizde bir süre sessiz kaldık.

"Sence beni severler mi?"

"Bunu umursuyor musun?" Hiddetle bana döndü. Yüzünde haksızlığa uğramış gibi bir ifade vardı ve biraz da gülüyor gibiydi. "Beni ne sanıyorsun?"

"Bilmem, biraz taş kalpli gibisin." Omuz silkerek söylediğim şey onu şaşırtmıştı. "Ve sen de sivri dillisin."

"Bu adımın Dia olması kadar bariz bir şey, Kim Hanbin!"

one and only [kim hanbin (b.i)]Kde žijí příběhy. Začni objevovat