on1y

95 8 26
                                    

"Bu şey asla eşit olmuyor!" Aynadaki yansımama bıkkınlıkla bakıp göz kalemini kenara bıraktım. Yarım saattir ufacık bir kuyruk için uğraşıyordum ama bir türlü becerememiştim. Sorim kıkırdayarak yanıma ulaştığında dudaklarımı büzdüm.

O günkü krizin ardından Hanbin denediklerim arasından bir elbise seçmek konusunda beni ikna etmişti. Hiçbirini hatırlamadığımdan seçimi onun yapmasına izin verdim, yani bir saat sonra üzerimde olacak elbise hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Delilik.

"Makyaj yapmayı öğrenmelisin." Bir yandan gözümle ilgilenirken bir yandan da söylenen oda arkadaşıma baktım. Becerikli olduğunu kabul etmeliydim. Doğal haliyle güzel olması bir yana, o güzelliğe seviye atlatabiliyordu.

"Bitti!" Omuzlarımdan tutup bedenimi nazikçe aynaya çevirdiğinde yansımama bakakalmıştım. Cidden, dedim içimden, makyaj yapmayı öğrenmeliymişim. Teşekkür edip masadaki telefonumu kaptım ve Hanbin'e mesaj attım.

Dia
Hey
Neredesin?

Bin-ah
Kapıyı aç
Elbiseni bıraktım
:)

Dia
Ya
Kendini nerede bıraktın?

Bin-ah
Hazırlan, Dia

Derin bir iç çekip kapıya adımladım. Soruma cevap verse ölürdü sanki. Kolu çevirip yerdeki poşetle bir süre bakıştıktan sonra koluma takıp içeri geçtim. Göz ucuyla içine baktığımda yüzümü bir tebessüm kaplamıştı. "Beyaz," diye mırıldandım kendi kendime. En sevdiği renk.

Elbiseyi nazik hareketlerle üzerime geçirdikten sonra ayakkabılarımı giydim. Yeniden aynanın karşısına geçtiğimde o günün aksine harika hissediyordum. Değişen şeyin ne olduğunu anlayamasam da düşünme faslını başka bir güne erteledim. Kendime son kez baktıktan sonra dışarı çıkmaya yeltenmişken görüş açıma giren çantayla duraksadım.

"İyi ki doğdun." Sorim zinciri boyuma göre ayarlayıp çantanın içini doldurdu ve yavaşça omzuma bıraktı. "Ah, yakışacağını biliyordum."

Dolu gözlerimi kırpıştırıp kollarımı ona sardığımda kıkırdadı. "Ağlarsan gebertirim. Makyajın için kaç saat uğraştık!" Geri çekilirken saçlarını okşamıştım. "Haydi, çabuk çık. Kavalyen bekliyor."

"Kavalyem?"

"Kavalyen."

"Hanbin?" Kapıdan çıkmak üzereyken kenara yaslanmış bedeni görmemle duraksadım. Odasında yatıyor falan olması gerekmiyor muydu? Gözleri bana çevrildiğinde gözleri şaşkınlığını ele verircesine biraz açılmış, dudak kenarları yukarı kıvrılmıştı. Bu ifadeyi seviyorum, dedim kendi kendime. "Yakışacağını biliyordum," dedi yaslandığı yerden ayrılırken. "Ama bu kadarı..."

Aramızdaki mesafe gittikçe azalıyor, kalbim her geçen saniye daha da şiddetli atıyordu. Üzerindekilerde göz gezdirdim. Her günkü haline sadece ufak dokunuşlar yapmıştı, buna rağmen olağanüstü görünüyordu. Siyah pantolonu ve siyah tişörtünü haki yeşili ceketiyle kombinlemişti. Asla çıkarmadığı kolyeleri ve yanağına yapıştırdığı yara bandıyla farklı görünüyordu. Kendi gibi. Her kıyafetine nasıl yara bandı uydurduğunu merak ediyordum.

"Burada n'apıyorsun?" diye sordum hipnotize olmuş gibi. Bu an bittiğinde koca bir aptal olduğum için kendimden nefret edecektim, biliyordum, ama kendimi kontrol edemiyordum. "Kavalyeye ihtiyacın olduğunu söylememiş miydin?" Sol kolunu gösterip gülümsediğinde yutkundum ve gözlerimizi buluşturdum. Ciddiyetini tartma çabam komik gelmiş olacak ki kıkırdadı. Kolumu nazikçe koluna geçirdiğinde biraz da olsa kendime gelmiştim.

"Yeşil?"

"Annemin en sevdiği renk," dedi taksinin kapısını açarken. Yerleşmemi bekledikten sonra yanıma oturdu ve gideceğimiz yeri söyledikten sonra arkasına yaslanıp camı izlemeye başladı.

"Neden geliyorsun, Hanbin?" Kendimi tutamayıp dakikalardır kafamda dolanan soruyu sorduğumda yüzünü benden yana çevirmişti. "Halen soruyor musun bunu?"

Soruma soruyla cevap vermesinden nefret ediyordum.

Başımı yavaşça salladığımda sessiz kıkırtısı kulaklarıma ulaştı. Kaşlarım havalandığında elini çeneme uzatmış, bedenini iyice bana döndürmüştü. Cebinden küçük siyah bir kutu çıkarıp avucumun içine bıraktığında kaşlarımı çattım. "Bu ne?"

"Aç." Kapağı yavaşça araladım. Cidden mi? "Yara bandı," dedim gözlerimi onunkilere çıkarırken. Beyaz, benim için. Bandı alıp ambalajından çıkardıktan sonra çenemdeki eliyle yüzümü kendine yaklaştırdı.

Gözleri yüzümde yavaşça dolanırken nefesimi tuttum. Çok yakındı ve keyfi yerinde gibi görünüyordu. Sonunda bandı elmacık kemiğime yapıştırdıktan sonra üzerine bir öpücük bıraktı.

"Yara bandı."

one and only [kim hanbin (b.i)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin