Bölüm 8≈

280 36 49
                                    


Edit bana ait ve böyle hoş bir şey yapabilmek beni mutlu etti. Bende bu bölümün konusuna katmak istedim. Sona yaklaşıyoruz. 😔



Çığlıklarım hıçkırıklara dönmüşken daha yeni fark ediyordum; kokusu ile beni sakinleştiren mavi meleğimi. Derin derin çekiyorum kokusunu içime. Kıvrımlı ve ince beli kollarım tarafından kuşatılmış. Boynuma kolları, burnuma kokusu sarılmış. Yalnızca ona muhtacım. Kokusuna, beline, ruhuna... Kokusuna muhtacım çünkü, kalbimi besliyor. Beline muhtacım çünkü, ona tutunmaya ihtiyacım var. Ruhuna muhtacım çünkü, ruhumu tamamlıyor.

 Bana bakarak hızla yaşlarımı silmeye çalışmış ve pespembe olan suratını saklamaya uğraşmıştı. Eh, ne kadar başarılı olabilirse... 

 "Meleğim..." diyorum ellerim ile. Ellerim hiç olmadığı kadar titrek, hiç olmadığı kadar ondan uzak kalmış... Son yaşananlardan hatırladığım tek şey oluyor; evdeyken çığlıklarımı durdurmaya çalışan yüzü. Ama şu an da bulunduğum yer; hastahane odası... 

"Efendim, birtanem! Efendim... Söyle su mu istiyorsun; kalbimi bile vermeye hazırım sana. Söyle." Bunları direk konuşarak söylemiş ve durmaya yüz tutmuş yaşlarımı yeniden gemime almamı sağlamıştı. Duymuyordum işte, dudaklarını okumak bana ellerini okumaktan daha acı verici geliyor. Anlamıyorsun ki... Nasıl anlayacaksın ki...? 

 Dolan gözlerim onu daha da telaşlandırmış ve ne yapacağını bilemez bir şekilde titreyen elleri ile iki bardaktan birini alarak su doldurmaya çalışmıştı. Ama telaştan o kadar titrekti ki minik vücudu; ellerinden kayıp düşmüştü, cam bardak. Parçalanan bardağa karşı kafasını sağa sola bilinçsizmişcesine çevirmiş  ve eğilerek toplamaya çalışmıştı. Sevmiyordum işte. Konuşunca anlamsız sesler çıkarmayı, sadece "anne" kelimesini düzgün söyleyebilmeyi sevmiyordum.

 Zorlukla ayağı kalkmış ve kollarından tutmuştum. Göz yaşlarım dökülüyordu kalbimi temsil eden paramparça cam bardağın üstüne. Yavaşça o da doldurdu gözlerini ve döktü birer birer vişnelerini. 

 Ağlıyorduk. Elimizden gelen ağlamak ve bakmaktı, birbirimize. 

 Dudaklarımız arasına mezar kurmuş, mezarlık çiçekleri gibi; gözyaşlarımız. Yavaş yavaş ve filizlene filizlene birbirine değiyor; her seferinde dudaklarımız ve arasına katılan çiçek gözyaşlarımız.

 Yumuşakça öpüyor, yumuşakça yanaklarında ki ellerimi avuçlarında sıkıyor. Meleğim... Bir film izlemiştik, hatırlar mısın? İki sevgili dudaklarını mühürlerken birbirlerine... Öyle ölüyorlardı. İskeletleri çok sonradan bulunuyordu. Bozulmadan... Meleğim... Ben bu sahneyi kalbimde yaşatacağım o gün; sen hiç merak etme, tamam mı? Dudaklarımız yine çiçeklerin açmasına vesile olacaklar. Yine mezar kuracaklar iki dudak arasına çiçeklerimiz.

 Hıçkırarak ayrılmış ve sıkıca sarılmıştı bana. Ah, mavi meleğim... Sana son günlerde çok fazla göz yaşı döktürüyorum, bana kırılma ve okyanusunu daha fazla taşırma, olmaz mı? Benim yaşlarım intihar eder ve bir bir akar senin okyausuna; can vermeye hazır...

 "Aşkımmm... Ne olur, ne olur; sıkma artık kalbimi. Göz yaşların ipe dönüşüyor ve etrafına sarılıyor yüreğimin, sonra sen derince bana bakıyorsun ya...işte o zaman sıkılaşıyor tüm ipler. Canım gidiyor. Canım gidiyor çünkü, kalbimin her bir köşesine menekşeler açtırdın sevgilim."

 Göz yaşlarım senin için duruyor, ey sevgili. Sadece senin için... Kalbini, artık önemsemiyorum içinde ben varsam... Ama, benim kalbim çok değerli, sevgili. Her bir yanında senin bıraktığın vişne tohumları duruyor. Her gülüşünde yeniden yeşerip, her göz yaşında yeniden soluyor. Ağlama be, sevgili... Ağlama. Varlığımda da, yokluğumda da...

 Yavaşça beni yatağa çekmiş ve yatırmıştın dikkat ile... Ah, tabutuma yatarken de sen yatır mavi meleğim, sen yatır... Ruhum daha hızlı kavuşur belki, Tanrı'ya.

 Zorla gülümsüyorum şimdi. Başım dışında ağrıyan pek yerim yok; ama başım... Sanki senden yıllarca uzak kalmışım gibi...mavi meleğim. 

 Deniz gözlerin mavi değil ama bana tüm denizleri veriyorlar. Teşekkür ederim bu yüzden; her şeyini bana fark etmeden de olsa verdiğin için...

 Kolların belimde, başın göğsümde şimdi. Ah, sence de... Zaman, çok hızlı işlememiş miydi?

 Ne kadar istemesem de vaktim doluyor, meleğim. Zaman işliyor ve vaktim doluyor. Yarın bitecek bu iş Ay'ım, yarın bitecek...


Meeeerhabaaa ( ꈍᴗꈍ)

Final onuncu bölümde olacağı için birazcık geç atmaya çalışmış olabilirim. Bitsin istemedim. Zaten angst olacak biraz daha geciksin istedim. 

 On birinci bölümde olacak ama onuncu bölüm final. On birinci bölüm sadece onuncu bölümle bağlantılı devam bölümü.

 Heeeerneyseee... İYİ GECELER (≧▽≦)

Ay Meleği *Sope'Yoonseok'*Where stories live. Discover now