-8-

1.6K 187 136
                                    

Soobin evden taşınalı 1 hafta oluyordu bu bir hafta boyunca Felix ile birlikte Soobin'in kaldığı odayı temizlemiş Minho'nun gelmesi için hazırlamıştık.

Minho'nunda çoğu eşyası gelmişti zaten bir kaç eşyası vardı sadece, onlarda salonda duruyordu. Felix okulda olduğu için benden rica etmişti. Bende ilk on dakika söylenerek olsa da yardım etmeye başlamıştım.

Ben salondaki eşyalarını odaya taşıyordum o da yerleştiriyordu. Yarım saatin sonunda çok sıcak olduğu için altımdaki eşofmanı çıkartmış yerine dizlerimde biten mavi bol bir şort giymiştim.

Kutuları taşımayı bitirdiğimde ise kendimi Minho'nun yatağının üzerine bırakmıştım. Bacaklarım yataktan aşağı sarkarken kollarım iki yana açık şekilde tavan ile bakışıyordum.

Minho yatağa sırtını dönmüş şekilde ayaklarımın dibinde yerde oturuyor dolabının alt rafına eşyalarını yerleştiriyordu.

Yerleştirmeyi bitirmiş olmalı ki bana doğru döndüğünü hissetmiştim. En azından gelen sesler hareket ettiğini söylüyordu. Hala tavanla bakışıyordum.

"Jisung ekim ayındayız şort giymek için uygun bir hava mi sence?" Kafamı yavaşça kaldırıp bana daha doğrusu bacaklarıma bakan yüzüne baktım. Ardından yattığım yerde dikilip oturmuştum.

"Sanane be istediğimi giyerim bakma bacaklarıma sapık mıdır nedir? Yardım edelim dedik insanlık yapalım dedik senin şu yaptığına bak insanlık ölmüş insanlık bitmiş!"

Minho'nun ellerini yüzüne kapatıp öylece durduğunu gördüğümde şaşkınlıkla ona bakmıştım. Sinirlenmiş miydi? Büyük ihtimalle.

"E ben gideyim o zaman duş alayım yoruldum iyi de gelir hem sende bir şey lazım oldu mu söylersin."  Demiş odadan hızla çıkmıştım.

Hızla bir duş almış ardından sıradan bir tişört eşofman ikilisi giymiş salona geçmiştim. Saçlarımı kurutmaya üşenmiş öyle ıslak bırakmıştım.

Televizyonun önündeki koltuğa yatmış ayaklarımı koltuğun sırt kısmına kaldırıp koymuştum. Elimdeki telefonumla ilgileniyordum. İçeriden hala sesler geliyordu. Bana karışmasaydı ona hala yardım ediyor olabilirdim ama o şansını kaybetmişti.

  Telefonumda ne zaman yüklediğimi hatırlamadığım saçma bir oyunu oynarken ekranın değişmesiyle duraksadım. Kuzenim arıyordu.

"Kuzen!" Neşeli gelen sesiyle gülümsedim. Hep böyle enerjik ve neşeliydi. Bazen onun enerjisi benim yorulmama sebep oluyordu, koca bir gün onca şey yaptıktan sonra hala zıplayarak onu da yapalım diye tuttururdu. Eh hiçbirimiz ona karşı gelemediğinden istediklerini yapar ardından o uyuyakaldığı için bir de o yorgunluğun üzerine onu sırtımızda eve taşırdık.

Yorucu biriydi ama gayet yakındık akrabalarım arasında en sevdiğim kişi olabilirdi.

"Ne var, noldu?" Evet en sevdiğim kişiydi.

"Aşk olsun, ben kocaman bir neşeyle sana sesleniyorum senin verdiğin cevaba bak kırılıyorum." Şu an dudaklarını büzerek konuştuğunu tahmin edebiliyordum kıkırdadım.

"Aynen kesin kırılmışsındır herkes inandı buna şu an." Göz devirdiğini tahmin edebiliyordum. Bende göz devirmiştim.

"İnsanda keyif bırakmıyorsun sağ ol gerçekten." Güldüm.

"Neden öyle dedin ki sen benim neşe kaynağımsın. Gözlerimden kalpler ve yıldızlar fışkıracak birazdan öyle sevinçle doldum senin aradığını görünce!" Dediklerime o da gülmüş derin bir nefes almıştı.

"Biliyorum bebek herkes öyle der." Evet bayağı mütevazı birisiydi aynı zamanda da.

"Neyse ne istemiştin de aradın beni." İyi anlaşırdık ama çıkarcı birisiydi bir şey istemek için aramadığı tek zaman doğum günlerimdi.

wrong table ][ MinsungWhere stories live. Discover now