yellow tulips and big promises

874 116 123
                                    

Louis ertesi gün okula geldiğinde, dolabında iki adet lale, ve iki adet de not bulmuştu. Lalelerin ikisi de sarıydı*. Bir süre laleleri inceledikten sonra, notlara baktı. Birinci notta şöyle yazıyordu;

"Senin gözlerinde tutuşan ışık
(Artık her ne idiyse)
Güzellik diye gördüğüydü
Sızlayan gözlerimin yeryüzünde**

Gördüğüm en güzel şeysin, tüm benliğinle kalbimin sahibisin. Güzel bir gün geçir yaban çiçeği xx."

Louis istemsizce de olsa gülümsemişti. Birinin ona karşı bunları düşünmesinin düşüncesi bile içini kıpır kıpır etmişti. Fakat sonra yüzü düştü. Kaptırmamalıydı, bu sadece onunla dalga geçen birilerinin işiydi. Louis'yi kimse sevmezdi. Asık bir suratla ikinci nota bakmaya karar verdi.

"Aşk iyileştirebilir, Aşk ruhunu onarabilir
Ve bildiğim tek şey bu
Söz veriyorum kolaylaşacak, her zerrenle hatırla
Ölene kadar bizimle olacak olan bu***

Sana hak ettiğin o büyük aşkı vereceğim, yaban çiçeği. Sana söz veriyorum, seni aşkımla iyileştireceğim xx."

Louis ne hissedeceğini bilmiyordu. Aldığı notlar öyle güzeldi ki, gözleri dolmuş, kendini kaptırmayacağını söylese de kaptırmıştı işte. Eğer biri onunla dalga geçiyorduysa, ki gerçekten büyük bir olasılıktı, nasıl toparlardı bilmiyordu. Ve eğer bu notları yazan, bu çiçekleri ona veren kişi gerçekten ona karşı bir şeyler hissediyorsa, acaba kör biri miydi? Louis'nin ne kadar çirkin olduğunu göremiyor muydu? Bir insan onu nasıl sevebilirdi ki? Louis derin bir nefes aldı ve dolan gözlerinin kendine gelmesi için birkaç saniye bekledi. Daha sonra ise notları ve çiçekleri çantasına koyup, çantasının içinden bir not defteri ve kalem çıkardı. Eğer bu kişi gerçekse, onu bulmalıydı. Hızla yazmaya başladı.

"Madem aşk iyileştirebilir, o zaman gel ve iyileştir beni. Seni bekliyorum. Yarın, ilk dersten önce müzik odasında. Eğer gelmezsen, beni iyileştiremezsin çiçek çocuk."

Louis notu defterden koparıp, dolabına koydu. Nasıl olsa çiçek çocuk dolabını kolaylıkla açabiliyordu. Bu notu da bulurdu. Dolabını kapatıp, çantasını omzuna astığı sırada, Styles yanında bitti.

"Günaydın, Lou." Louis onu görür görmez, aklına Harry'nin onu yanağından öptüğü gerçeği dank etmiş, ve anında kızarmıştı. Eli ayağına dolanırken, dudağını ısırıp sakin kalmaya çalıştı. Büyütülecek bir şey yoktu, Harry onu öylesine öpmüştü. O kadar güzel kişi varken, Harry'nin ona tutulacağı yoktu ya?

"Günaydın, Harry." Diye mırıldandı, mavilerini yeşillerine bakmaktan alıkoyarken.

"Akşam buluşuyoruz, değil mi?" Louis yavaşça kafasını salladığında, Harry geniş gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.

"Harika, otoparkta buluşuruz yine o zaman. Bu sefer farklı bir yerde çalışırız diye düşündüm."  Louis kaşlarını çatıp, ondan biraz daha uzun olan çocuğa baktı.

"Nerede çalışacağız?" Diye sordu. Harry sanki mümkünmüş gibi biraz daha güldü.

"Sürpriz, Tomlinson. Ama bence hoşuna gidecek." Louis üsteleyeceği sırada, Harry onu susturmuş ve göz kırpıp gitmişti. Ve bir kez daha, Louis'nin karnında anlamlandıramadığı bir his oluşmuştu. Muhtemelen aç olduğu içindi.

Zil çaldığında, az önce olanları, ve çiçek çocukla ilgili her şeyi düşünmeyi bırakarak -en azından bırakmaya çalışarak-, sınıfa doğru ilerledi. Bugün biraz zor geçecekti anlaşılan.

☆☆☆

"Selam, hadi acele et." Louis Harry'nin arabasına binerken, heyecanla konuşmuştu. Louis onun bu heyecanına anlam veremese de, üstünde durmayıp, hızla arabaya bindi ve kemerini bağladı.

the flower boy and the wildflower | larry (mpreg)Where stories live. Discover now