-iv. you know i'm gonna find the time to catch you and, and make you stay

582 109 157
                                    

safetysuit - find a way

safetysuit - find a way

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Okul henüz yeni bitmiş ve ben gözlerimi kısmış, sonraki günün ders programına bakarken dolabımdan hangi kitapları almam gerektiğini düşünüyordum. Yapmam gereken o kadar çok ödev vardı ki bütün kitaplarımı alıp götürmek en mantıklı seçenek gibi duruyordu ama bugün piyano dersim varken ödev yapmaya vakit bulabileceğimden emin değildim. Kaşlarımı çatmış dolabıma bakarken telefonum cebimde hafifçe titredi, derin bir iç çekip elimdeki her şeyi dolabıma tıkıştırıp telefonuma uzandım.

"Alo?"

"Taehyung-" arayan annemdi ve nefes nefese kalmış sesinden epey acelesi olduğu anlaşılıyordu. "Jaehyun ve ailesinin acil bir işi çıktığı için derslerini erkene almam gerekti yani dersini akşam yapacağız."

Bir şeylerin düşme sesi duyuldu, annemin öfkeyle homurdandığını duydum. "Tamam anne."

Annem onayımı duyar duymaz telefonu hızlıca kapattığında Tanrı'nın ödevlerimi yetiştiremememi çok önemli bir mesele olarak gördüğünü düşünüyordum çünkü az önce yaşananlara bakarsak bu bir mucizeydi. Gülümseyip kitaplarımı çantama doldurdum ardından eve gitmek için adımladım ama aklıma aniden gelen bir fikir beni durdurdu.

Bugün çarşambaydı, yani Jimin'in antrenmanı vardı ve onu futbol oynarken izlemeyeli epey bir süre olmuştu, boş vaktim varken gidip onu izleyebilirdim. Hatta belki eskiden yaptığım gibi tezahürat bile ederdim. Yüzümde aptal bir sırıtışla okulun sahasına ilerledim ve çoktan çimlerde koşuşturmaya başlamış olan çocuklara bakarken tribünlere tırmandım. Tribünlerde tıpkı benim gibi antrenmanı izleyen birkaç kişi daha vardı, göz ucuyla onlara baktım. Okulun en popüler kızlarından birisi olan Kim Eunha heyecanla sahaya bakıyor ve yanında oturmuş kitap okuyan arkadaşını çekiştirip bir şeyler söyleyip duruyordu. Arkadaşı orada olmaktan hiç mutlu gözükmüyordu, hatta Eunha bakışlarını sahaya çevirdiğinde kafasını kitabından kaldırıp ona ters ters baktığına bile şahit olmuştum. Nedenini bilmiyordum ama onu görmek beni huzursuz etti, gözlerimi zorlukla ondan çekip sahaya diktim ve hareket halindeki kırmızı formalıların arasında Jimin'i bulmaya çalıştım.

Jimin'in güneş ışığı altında parlayan sarı saçları onu tanımamı kolaylaştırmıştı, içimdeki huzursuzluğu bastırıp onu izlemeye koyuldum. Bir süre sonra izlediğim şeyin onun futbol oynayışı olmadığını fark etmiştim, ben Jimin'in kendisini izliyordum.

Güneşin etkisiyle hafifçe kızarmış tenini, rüzgar çarptıkça kırpıştırdığı gözlerini, sürekleri saçlarının içinden geçirdiği ellerini, terlediği için hafifçe ensesine yapışan saçlarını, şortunun açıkta bıraktığı bacaklarını. Gözlerim her bir detayı yakalıyor ve inceliyordu. Baktığım bu çocuk yeşil sahanın ortasında koşarken yatağımda uzanan kırılgan ve duygusal çocuk değildi. Yenilmez ve güçlü olan Park Jimin'di, bütün okulun hayran olduğu o yıldız çocuktu.

we are not (just) friendsWhere stories live. Discover now