sleeping at last - chasing cars
♡
“Günaydın uykucu.”
Göz kapaklarımdan içeriye dolan ışık yüzünden homurdanıp battaniyemin altına saklanmaya çalıştığımda Jimin'in elleri battaniyeme sarılıp bana engel oldu.
“Uykum var.” diye mırıldandım, gözlerim hâlâ kapalıydı ve açmak da istemiyordum.
“Doğum gününü böyle mi kutlayacağız?”
İç çekip gözlerimi açtım. Aylardır bugün geldiğinde ne yapacağımı düşünüyordum ve hâlâ bir çözüm bulamamıştım. Sorun doğum günüm değildi, sorun bugünden sonrasıydı. Yılın son resitaline, derece yapmak için aylardır çalıştığım resitale, yalnızca bir gün kaldığını düşünmek beni strese sokuyordu. Başarısız olacağımı hayal ettiğim her saniye birisi tişörtümden içeriye buz kalıbı atmış gibi irkiliyordum.
“Kutlamasak olmaz mı?” diye cılız bir sesle sorduğumda Jimin kaşlarını çatıp üzerime doğru eğildi ve yüz ifademi kontrol etti. Şaka yapıyor olduğumu ümit ettiğini görebiliyordum ama oldukça ciddiydim.
“Şaka yapıyor olmalısın Taehyung.” dedi Jimin kınayan bir ses tonuyla. “Ömrün boyunca yalnızca bir defa on sekiz olacaksın! Bu önemli bir şey.”
“Çok da değil.” diye mırıldandım. Gerçekten de böyle düşünüyordum, on sekiz olmanın diğer yaşlardan bir farkı yoktu benim gözümde. Uyurken bir peri gelip kafanıza sihirli değnekle dokunmuyordu ve sonraki güne gerçek bir yetişkin olarak başlamıyordunuz. Yalnızca yasalar önünde birkaç hakkınız daha oluyordu, o kadar.
Jimin onun kutsal değerlerine hakaret etmişim gibi içerlemiş bir surat ifadesi ile bana baktığında dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Senin için çürümüş.” dedi. Annesi kel kalmasını istemediğini söyleyerek saçlarını boyamasını yasakladığından beri doğal saç rengine dönmüştü, siyah düz tutamları yüzüne doğru dökülmüşken gerçekten güzel görünüyordu. Kalbimin çığrından çıkmasına engel olmaya çalışarak yüzüne baktım. Yüz hatlarına bakmak beni rahatlatıyordu, sanki beni içerisine düştüğüm korkularla dolu dünyadan çekip çıkarıyormuş gibiydi.
“Evet,” dedim gülümseyerek. “Benim içim çürümüş.”
“Şaka yapmıyorum! Otuz beş yaşına giriyor gibi davranıyorsun, yalnızca on yedilik bir delikanlısın sen. On sekiz bile değilsin. En azından bugün bitene dek.”
“Dünyanın en yaşlı on yediliği benim işte.”
Jimin yatağıma yaslanıp tüm gücü ile beni tekmeledi ve yataktan aşağıya attı. “Ya!” diye çığlık atıp yerden kalktığımda gözleri kısılmış kahkahalarla gülüyordu. Benimle beraber düşen battaniyemi bedenimden çözüp onu yakalamak için kullanmayı amaçladığımı anladığında o da çığlık attı ve kaçmak için bir yol aradı. Ona kaçması için fırsat tanımadım ve battaniyeyi ona dolayarak onu sıkıca sardım, bazen daha iri bir cüsseye sahip olmak yararıma olabiliyordu.
YOU ARE READING
we are not (just) friends
FanfictionLisenin son yılında okul dönemi yeni başlamışken ve ben yemekhanede yalnız başıma oturmuş, Jimin'in etrafını kuşatan insanları izleyip bir yandan da elimdeki plastik çatalı sıkarken her geçen saniyede ne kadar yanıldığımı anlıyordum. Görünen oydu ki...