-viii. i just wanna love while i still got to lose

528 91 65
                                    

here's to coming out - chloe ho

ben gittim harf harf dağıldım / sen tamamladın cümlelerimi *

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ben gittim harf harf dağıldım /
sen tamamladın cümlelerimi *


“Bütün herkes şu çocukta ne buluyor anlamıyorum.” Kyungsoon elinde tuttuğu not defterini laboratuvar masasının taş zeminine çarparak tabureye otururken söyledi. Son derece uykusuz olduğum için ne demek istediğini anlayamamıştım, kısık gözlerle ona bakıp başımın ağrısı ile mücadele etmeye çalıştım. “Sana da merhaba Taehyung.”

“Ben merhaba demedim ki-” diye mırıldandım. Gözlerini devirdi, sonra da masaya koyduğu telefonunun siyah ekranına bakarak kahküllerini ve taktığı şeffaf laboratuvar gözlüğünü düzeltti.

“Ben söylemesem söyleyeceğin yok zaten.”

“Sinirli olduğunu düşünmüştüm, yine de merhaba demem mi gerekiyordu?”

“Baksana, sen hep böyle misin?” diye sordu iğneleyici bir tavırla. “Seninle arkadaş olmaya çalışıyorum mankafa, herhalde sorman gerekir!”

Ona cevap vereceğim sırada Bay Lee el çırpıp laboratuvardaki bütün herkesin ona dönmesini sağladı. Aralanan dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi aşağıya dikip tırnağımı taş tezgahın üzerindeki rastgele desenlere sürttüm.

“Geçen başımıza gelen kazadan hepiniz haberdarsınız.” Bay Lee konuşmaya başladığında Kyungsoon “Liseli oğlanlar ve başımıza açtıkları belalar.” diye fısıldadı.

“Ben de bir oğlanım ve liseliyim.”

“Sen biraz farklısın bunu kabul etmeliyim, zaten onlardan farkın olmasaydı seninle arkadaş olmaya çalışmazdım.”

“... bu yüzden bu seferki deneylerinizde ekstra dikkatli olmanızı istiyorum- Sessizlik!” birkaç kişi daha tıpkı bizim gibi fısıldaşmaya başladığında sınıfa hakim olan uğultu Bay Lee'nin sesini yükseltmesine sebep olmuştu. Susup yeniden desenlerle uğraşma işime geri döndüm, Kyungsoon Bay Lee'nin konuşması bitmeden önce beni birkaç kere dürtükledi ama geri dönüş alamayınca pes edip konuşmanın sona ermesini bekledi.

Öğretmenimiz başlayabileceğimizi söylediğinde Kyungsoon taburesini benimkine doğru yaklaştırdı ve not defterini karıştırıp dersteyken aldığı deney ile ilgili olan notlarını aramıza yerleştirdi. Burnuna doğru inmiş olan gözlüğünü yukarıya ittirdi ve masanın üzerindeki beherleri önümüze çekip bana baktı.

“Koruyucu gözlüğünü taksan iyi edersin.”

Bu şeffaf gözlükleri takmaktan nefret etsem de haklı olduğu bir gerçekti, sıradan bir kimya dersinin ardından görme duyumu kaybetmeyi hiç istemezdim. Gönülsüzce önlüğümün cebine koyduğum gözlüğümü çıkarttım ve onu taklit ederek telefonumun ekranından yansımamı kontrol ettim. Gözlerinin üzerimden ayrılmaması beni rahatsız etmişti, telefonumu kaldırdıktan sonra soru soran gözlerle ona baktım. Tam konuşacaktı ki bu haftanın dağıtım görevlisi olan kişi masamıza yaklaşıp tek kullanımlık eldivenlerden almamız için kutuyu bize uzattı. Kyungsoon bir çift kendisi için aldıktan sonra bir çift de benim için aldı ve görevli çocuğa teşekkür edip eldivenlerimi avuçlarımın arasına bıraktı.

we are not (just) friendsWhere stories live. Discover now