-ix. i reach out my hand and you suddenly disappear

567 97 80
                                    

bts - film out

bts - film out

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Spesifik olarak nefret ettiğim bir gün yoktu ama bugün cuma gününü bir insan haline getirip onu tekmelemek isteyecek kadar şiddetli bir nefret ile doluydum. Uyandığımda mail adresime atılmış e-postadan sınavlarımın başlamasına yalnızca bir hafta kaldığını öğrenmiştim, dinlemediğim onca dersi ve baştan savma bir şekilde yaptığım ödevleri hatırlayınca kendimi varoluşsal bir krizin içerisinde bulmuştum. Bir hafta içerisinde bütün bunları öğrenmem imkansızdı, değil yüksek notlar almak geçer notlar almak bile bir hayal gibi gözüküyordu.

Odamın içerisinde bir ileri bir geri yürürken düşünüyordum, resitale de çok az bir süre kalmıştı ve ikisine aynı anda vakit ayırmak demek hiç uyumamam gerektiği anlamına geliyordu. Bir de Kyungsoon vardı, son laboratuvardan beri yakamı bırakmamış, her gördüğü yerde beni kenara çekip planını anlatmaya çalışmıştı. Onu birkaç sefer atlatmayı başarsam da taktiklerimi çok kolay çözmüştü, zeki birisi olduğu su götürmez bir gerçekti. Ondan kurtulmak kolay olmayacaktı.

Ve de Jimin vardı.

İki haftadır yüzüme bile bakmayan Jimin.

Bana kızgın değildi, peki kırgın mıydı? Hayır, kırgın da değildi. Kendi düşünceler aleminin içerisinde hapsolmuştu ve ona yardım etmeye çalışan herkesi kapı dışarı ediyordu. Gerçi okuldaki hayran kitlesinin bunun farkında bile değildi, böyle olunca da ona yardım etmeye çalışan kişi sayısının bir elin parmaklarını bile geçmiyordu.

Okuldakiler Jimin'in her zaman olduğu gibi gülümsediğini, futbol oynadığını, onlarla şakalaştığını düşünüyorlardı. Gözlerine ulaşmayan gülümsemeleri veya onlar başka şeylerle uğraşırken bıkkın bir ifadeye bürünen yüzünü benden başka hiç kimse görmüyor gibiydi. Bu şekilde hissettiği birkaç sefer daha olmuştu ama Jimin hepsinde bana sorunun ne olduğunu anlatırdı, anlatmasa bile ben anlardım. Ona sarılır ve her şeyin yoluna gireceğini söylerdim ama bu kez öyle olmamıştı. O bana anlatmayı reddediyordu ve ben de üzerimdeki baskı ve beynimi kemiren stres yüzünden yeteri kadar detaylı düşünemiyor, onu anlayamıyordum.

İleri geri yürümenin başımın döndürdüğünü annem sorgulayan bakışlarla odamdan içeriye girip beni durdurana kadar fark etmedim.

"Ne oluyor Taehyung?" annem önce masamın üzerinde açık duran bilgisayarıma sonra da hâlâ pijamalarımla duran bana baktı.

"Çok kötü bir şey oluyor." diye agresif bir şekilde cevapladığımda kaşlarını hafifçe çattı. Okul notlarım benim çok umrumda olmasa da ebeveynlerimin, özellikle de annemin epey önem verdiği bir konuydu. Ortaokula gittiğim dönemde bir keresinde bu yüzden çok şiddetli bir tartışma yaşamıştık, ona piyanist olmak için yüksek notlara ihtiyacım olmadığını söylemiştim. Annem ise o ana kadar burnundan solumasına rağmen bunu duyduktan sonra yumuşamış ve bana keder dolu gözlerle bakmıştı.

we are not (just) friendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin