7. Bölüm

2K 128 15
                                    

Multimedia'da Özgür var...

Bölümü umarım seversiniz...

İyi okumalar :)

Sabah telefonun alarmına zorla uyandım. Zaten geç uyumuştum aksi gibi bir de erken kalkmam gerekmişti. Hilal’i uyandırmamaya çalıştım. Mecburen kıyafetlerimle uyumuştum. Yani hazır sayılırdım. Sessizce kapıdan çıkıp tuvaleti buldum. Çıkarken de saçımı başımı düzeltip yüzümü yıkadım.

Sonra çantamı almak için odaya yöneldim. Tam Özgür’ün odasının yanından geçiyordum ki birden kapı açıldı ve Özgür sert bir şekilde bana çarptı. Dengemi sağlayamayıp düştüm ve “Ahh” diye istemsiz bir tepki verdim. Düşüşün şiddetini azaltmak için elimden destek almıştım. Bu yüzden sanırım bileğim incinmişti. Özgür “Çok özür dilerim bu saatte kimsenin ayakta olacağını düşünmemiştim. Affedersin. ”deyip yanıma çöktü. Bense bileğimin acısını çekiyordum.  “Bir yerine bir şey oldu mu?” diye sordu. Uzatmak istemedim. Yakında geçerdi zaten.  “Sorun yok” dedim ve ayağa kalktım. O ise hala özür dilemeye çalışıyordu. Hilal gözlerinin ovuşturarak odadan çıktı. “ Noluyo ya? Bu gürültü ne?” dedi. Özgür “Esin’e bodoslama çarptım kız yere kapaklandı.” dedi. “Abartmaya gerek yok” dedim bende. Hilal olayı pek önemsememişti. “İyi o zaman, bu saatte niye kalktın?” diye sordu. “Okuldan önce yurda uğrayacağım.” dedim. O da “Aslında bende gitsem iyi olur bekle birlikte çıkalım” dedi. Hilal gelene kadar ortamda bir sessizlik oluştu. Bu biraz rahatsız ediciydi. Hilal benim çantamı da getirmişti. “Hadi gidelim” dediğinde Özgür “Ben sizi bırakırım bizim de provamız vardı, okula gidiyordum zaten.” dedi. O zamana kadar onun hazırlanmış olduğunu fark etmemiştim. Ben tam gerek yok filan diyecekken Hilal atladı.  “Kuzen çok iyi olur, süpersin “diye. E bana söz kalmadı sonuç olarak. Birlikte çıktık. Aşağıya inip Özgür’ün arabasına bindik. Ben arka koltuğa oturdum haliyle. Herkes uyku mahmuru olduğu için epey sessiz bir yolculuk oldu.

~~

Özgür yurdun önünde durduğunda  “Buyurun hanımlar” dedi. Bir an için dikiz aynasına baktım. Özgür de bana bakıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Garip hissetmiştim.  “Teşekkürler” deyip. Arabadan indim. Hilal kuzenine el salladı “Sonra görüşürüz “deyip arabaya devam et dercesine vurdu. Birlikte yurdun girişine yöneldik.

~~

Hazırlanıp yurttan çıktım. Hilal’in dersine biraz daha varmış o yüzden o benimle gelmedi. Otobüse binip okula gittim. Sağ elimdeki kitabı sol elime aldığımda acıyla irkildim. Bileğimin incindiğini sürekli unutuyordum. Ne olur ne olmaz diye okulun revirine gitmeye karar verdim.

Görevli bileğimde çok önemli bir şey olmadığını, incittiğimi, çabuk iyileşmesi için sargı bandı kullanmam gerektiğini söyledi. Dersime biraz daha zaman vardı. Bu yüzden okula yakın bir eczaneye gidip sargı bandı aldım ve hemen bileğimi sardım. Fazla gözükmemesi için de bluzumu üzerine çektim.

~~

Okula gidip amfiye girdiğimde Esma ve Dilek’i gördüm. Esma “Dün seni yurtta görmedim. Hasta filandın da odandan mı çıkmadın?” diye sordu. Yalan söylemekten nefret ederdim ama her şeyi anlatmak zorunda da değildim. “Bazı işlerim vardı. Saat geç olduğu için bir arkadaşımda kaldım.” dedim. Fazla üstü kapalı olmuştu kesin ayrıntı isterlerdi şimdi bunlar. Kaçınmak için etrafıma bakındığım sırada Harun’la göz göze geldik ve bana el salladı. Ben de hafifçe elimi kaldırıp gülümsedim. Önüme döndüğümde kızlar bir ona bir de bana bakıyorlardı. Off tabi ki de görmüşlerdi. Dilek sırıtarak ”Ne iş?” dedi. “Bir iş filan yok siz de biliyorsunuz ki proje partneriyiz. Birbirimizi tanımıyor gibi mi yapalım yani?” diye açıklama yaptım. Ama benim ne dediğim umurlarında değildi. Dilek  “Hı hı “ dedi. Ya bunlar benim böyle şeylerle ilgilenmediğimi aynı zamanda utangaç biri olduğumu biliyorlardı. Hayret bir şey yaa… Esma “ Taner olayı bitti mi yani?” dedi. Bu lafa gözlerimi devirdim. “Öyle bir şey zaten yok.” dedim sıkıntıyla. “Siz benim bu kadar gıcık biriyle takılabileceğimi nasıl düşünürsüz?” diye devam ettim. Bunun üzerine güldüler. Onlar sırf makara yapıyordu ama benim yine de hoşuma gitmiyordu. Dilek gülmeye devam ederken “Ama yakışıklı çocuk yani” dedi. Ben güldüm bu sefer. Aslında kötü sayılmazdı ama hareketleri tipini de eksilere düşürüyordu bence. “Kim Taner mi?” dedim. Bu sırada arkamdan bir ses geldi. “Arkadaşlarına benim ne kadar yakışıklı olduğumdan mı bahsediyordun ?“ dedi. Evet, tabi ki de Taner’di. Dilimi eşek arısı soksun. Neden onun adını ağzıma aldım ki? Şimdi her fırsatta kullanır bunu. Bu sırada hoca sınıfa geldi. Sanırım hayatımda ilk kez bunun için sevindim. Taner “Görüşürüz tatlım” dedi ve sırasına geçti. Yav he he…

~~

Art arda derslere girdikten sonra nihayet biraz boşluğum vardı. Kafeterya gidip tostla çay aldım. Kahvaltı yapmadığım için acıkmıştım. Tepsiyi sol bileğim incindiği için direk sağ elimle tutuyordum. Boş bir masaya doğru ilerlemeye başladım. Kafeterya baya kalabalıklaşmıştı. Masaya varmama az kalmıştı ki biri geçerken bana hafifçe çarptı. Ben tepsiyi tam düşürecekken başka biri tuttu. Yüzüne baktığımda Özgür olduğunu gördüm. Tanışalı 2 gün oluyordu ama sürekli karşılaşmaya başlamıştık. Tepsiyi elimden alıp masaya koydu. Bende gidip oturdum.  “Oturmamda bir sakınca var mı?” diye sordu. ”Yok, tabi ki oturabilirsin” dedim. Karşıma geçip oturdu. Sonra da “Tepsiyi tek elinle taşıyıp artistlik mi yapıyordun? Dedi gülerek ve bakışları ellerime kaydı. Sol koluma baktığımda bluzun biraz sıyrılmış olduğunu gördüm. Sargı ortaya çıkmıştı. Özgür gözlerini iyice açıp “Sabah düşünce mi oldu?” diye sordu. ”Şey… Evet, ama önemli bir şey değil çabuk iyileşsin diye” dedim…

~~

Ben tostumu yerken karşımda oturuyordu. Ben yemek yerken karşımdakinin beni izlemesi çok rahatsız ediciydi. Bitirdiğimde kütüphaneye gitmek için ayaklandım. “Ben kütüphaneye gidiyorum sonra görüşürüz” dedim ve çantamla kitaplarımı almaya yöneldiğimde Özgür “Madem benim yüzümden sakatlandın çantanla kitaplarını ben taşırım” dedi. ”Sakatlanmak mı? O kadar abartma sadece incinme” dedim. O ise ”fark etmez” dedi ve ben bir şey söylemeden eşyalarımı aldı. “Önce sakatlar” diye bana yol verdi. Buna gülmeden edemedim. “Senin yüzünden” dedim ona bakıp gözlerimi kısarak. O da buna karşılık “Az önce önemli olmadığını söylüyordun “dedi. Buna ikimizde güldük ve kütüphaneye gittik.

Kütüphane de hiç boş masa kalmamıştı. Ben tam ne yapsam diye düşünürken Özgür ”Benimle gel” dedi. Nereye gittiği hakkında bir fikrim yoktu ama onu takip ettim. Ansiklopedi bölümüne gelmiştik. Buraya neredeyse hiç hatta hiç kimse gelmediği için kütüphanenin en uç köşesindeydi. Ben buraya neden geldiğimizi anlamaya çalışırken burada küçük bir masa olduğunu gördüm. Özgür “Bu masayı ben koydum. Ders çalışırken veya kitap okurken rahatsız edilmeyi sevmem. Sessiz bir yere ihtiyacım vardı.” dedi. “Peki, ama buraya birileri girerse masan işgal olmaz mı?” diye sordum. “Hiç sanmıyorum raflara bir baksana” dedi. Baktığımda raflarında baya tozlu olduğunu gördüm anlaşılan temizlemeye bile tenezzül edilmiyordu. “İyiymiş o zaman” dedim gülümseyerek. “Gerektiğinde buraya gelebilirsin benim şimdi gitmem gerek.” dedi. “Teşekkür ederim. Görüşürüz” dedim. “Görüşürüz” diye karşılık verdi ve çıkışa doğru yürümeye başladı. İki gündür tanıdığı birine neden kendi mekânını gösteriyordu ki?

Bölümü beğendiniz mi?

Söylememe gerek yok aslında ama dikkate alınmıyor oylar, yorumlar lütfen...

Gelecek bölümde Esin'e tanımadığı bir numaradan mesaj gelecek. Kim olduğu hakkında bir fikriniz var mı?

İyi akşamlarrr :)

KÜTÜPHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin