44. Bölüm "Hayır"

815 60 26
                                    

Heyy! Tatilin ilk gününe merhaba. Bu bölümü aslında dün paylaşacaktım ancak biraz moralim bozuktu. Sanırım ilk kez bir cumartesi günü bölüm paylaşıyorum. Olsun ilkler güzeldir :)

İyi okumalar ;)


Bir anda kulaklarıma acı bir fren sesi doldu. Ve kendimi yerde buldum. Sanırım sol bacağıma bir şey olmuştu. Hareket bile ettiremiyordum. Az önce bırakmak istemediğim gözyaşlarım çoktan yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Bana çarpan arabadaki insanlık kırıntısı taşımayan adam "Etrafına baksana be!" diye bağırmaya başlamıştı. "Hem yola bakmazlar hem de sürücüyü suçlarlar" diye devam ediyordu.

 Yine yalnızdım... Böyle bir durumda bile yalnızdım. Ne yapacağımı bilemezken biri adama "İt herif görmüyor musun kız yaralı" diye çıkıştı. Okul bahçesinden olayı görenler toplanmaya başlamıştı. Adama kızan kişi görüş açıma girdiğinde bir şok daha yaşadım.

Bu...

Taner'di...

Şu anda neler konuştuklarını duyamıyordum. Çok geçmeden Taner gelip beni kucağına aldı. "Hadi bakalım seni hastaneye götürelim" diyerek beni adamın arabasının arka koltuğuna yerleştirdi. Bir insan üslubunu 1 dakika içerisinde nasıl bu kadar değiştirebilir diye düşündüm. Normalde böyle bir durumda ambulans çağırmak gerekirdi ancak hiçbir şey söyleyememiştim. Tek istediğim yatağıma uzanıp içimden geldiği gibi ağlamaktı ancak ben tanımadığım aynı zamanda bu durumda olmama sebep olan bir adamın arabasında ağlıyordum. Ve sadece keşke Özgür yanımda olsa diye düşünüyordum...


~~

Acilden giriş yapmıştık. Asistan olduğunu düşündüğüm bir doktor bacağımda ne olduğunu tespit etmeye çalışıyordu. Ancak her teması acıyla inlememe sebep oluyordu. "Büyük ihtimalle çatlak var ama röntgen çekmemiz lazım" dedi.


~

"Evet tahmin ettiğim gibi sol bacağınızda bir çatlak var" dedi röntgen filmlerine bakarak. Derin bir iç çektim. "Ne zamana kadar iyileşebilirim?" diye sordum çaresizce. "Günlük yaşantınızı aksatmamanız adına askı takacağız. 3 hafta boyunca takmanız gerekiyor daha sonra kontrollere göre daha uzun sürüp sürmeyeceği belli olur" dedi. Yorgunlukla kafamı salladım. "Ben birazdan gelirim" diyerek yanımızdan ayrıldı.

 Evet evet yanımızdan...

Buraya geldiğimizden beri Taner sessiz bir şekilde bekliyordu. "Teşekkür ederim" dedim. İlk kez konuşuyorduk. "Önemli değil gün gelir sende bana yardımcı olursun" dedi sırıtarak. Söz konusu kişi Taner olduğu için büyük ihtimalle bu cümlede ciddiydi. Kafamı kaldırdığımda hala bana baktığını gördüm. "Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum. "Hiç" dedi umursamaz bir tavırla. Bu sefer ben ona bakmaya başlamıştım. Fark ettiğinde "Hey sen beni mi kesiyorsun?" diye sordu gülerek. "Saçmalama sadece bilmiyorum... İnsanın bir anı bir anını bu kadar mı tutmaz. Ne yaptığın belli değil" diye düşündüklerimi açıkça belli ettim. Kafasını aşağı yukarı sallarken sinsi bir gülümsemeyle "Senden hoşlandığımı mı düşünüyorsun?" diye sordu. Hayretle baktım. Böyle olmasını istediğimden değil ama bunu kendisi söylememiş miydi? "Öyle söylemiştin" dedim omuz silkerek. "Ha yani sende benden hoşlanıyorsun?" dedi kibirle. Net bir şekilde "Kesinlikle hayır!" dedim. Bir kahkaha attı.

Dengesiz...

"Bana gelince bende senden hoşlanmıyorum" dedi. "O zaman neden sürekli benimle uğraşıyorsun?" diye sordum uzun zamandır merak ettiğim ancak cevap alamadığım soruyu. İki omzunu da silkerek dudağını sarkıttı. "Çünkü tatlısın" dedi bakışlarını bana çevirerek. "Normalde insanlar her şeyi bu kadar takmaz ama sen takıyorsun. Bu yüzden seni sinir etmek hoşuma gidiyor." dedi. Kaşlarımı çatarak baktım. "Tam bir gerzeksin" diye söylendim. "Ne?" dedi. Sesi keyifli geliyordu. "Allah bilir küfür bile edemiyorsundur sen?" diye devam etti. Cevap vermedim. "Söyleyebileceğin en kötü söz ne? Aptal, salak hadi bari öküz olsun" dedi katılarak gülmemek için kendini zor tutarak. Söyledikleri doğruydu ama onu onaylamak zorunda değildim.

KÜTÜPHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin